30 Haziran 2016 Perşembe

Maşa ile Koca Ayı Büyük Süpürme

Maşa ile Koca Ayı Büyük Süpürme
Maşa ile Koca Ayı Büyük Süpürme
Maşa hayvan dostları ile birlikte ormanda hokey oynamaktadır. Kaybettiğini anlayınca kızıp bir kütüğün üzerine oturup somurtmaya başlar. Sahada tek kalan tavşan sürekli gol atıp kazanır. En sonunda disk çalıların arkasına kaçar. Maşa onu getirmek için peşinden gider. Çalıları araladığında ağaca yaslanmış kocaman bir süpürge görür. Tam da aradığım şey diye düşünüp alır. Maşa elinde süpürge ile gelip tavşana korktun mu yoksa diye göz dağı verir. Daha sonra sahada ne var ne yok süpürerek diski kaleye atmaya başlar. Süpürge sayesinde peş peşe sayılar alır. En sonunda maçı kazanır. Şimdi ne yapabilirim diye düşünürken aklına Koca Ayıya gitmek gelir. Süpürgenin üzerine binip hadi beni Koca Ayının evine götür der. Süpürge bir anda havalanıp çok hızlı uçmaya başlar. Maşa korkmaya başlayınca süpürgeye dur ve daha yavaş uç diye komut verir. Bu sefer süpürge daha yavaş bir şekilde uçmaya başlar. Süpürgenin üzerinde eğlenerek Koca Ayının evine gelir. Pencereden uyuyan Koca Ayıya dokunup saklanır. İyice sinirlenen Koca Ayı Maşa'yı süpürgesinden yakalar. Süpürge uçmaya başlayınca ucunda savrulup durur. En sonunda eli kayınca aşağıya doğru düşmeye başlar. Arkadaşının tehlikede olduğunu gören Maşa süpürgeyle uçup onu düşmeden yakalar. Tekrar bahçede Maşa'yı kovalamaya başlar. İyice yorulan Koca Ayı içeriye gidip çay içmek ister. tam çayını yudumlarken Maşa arkadan süpürge ile vurup ben de çay istiyorum der. iyice sinirlenen Koca Ayı onu yeniden kovalamaya başlar. Bu sırada evin her yeri darma dağın olmuştur. Koca Ayı bir kitaplığın üzerine düşer. Bu sırada kafasına düşen bir kitapta cadı süpürgesi hakkında bir yazı görür. Süpürgeyle uçan herkesin çirkin bir cadıya dönüştüğünü okuyup Maşa'ya söyler. Maşa koca burunlu bir cadıya dönüşmekten korkup süpürgeden iner. Fakat süpürge Maşa'yı bir türlü bırakmaz her seferinde tekrar üzerine alır. Maşa süpürgeden kurtulmak için Koca Ayıdan yardım ister fakat ayı kendisini sinirlendirdiği için ona yardım etmek istemez. Bu sırada gök yüzünde uçmakta olan bir süpürge sürüsü görürler. Maşa'nın süpürgesi de onlara katılıp gidince Maşa kurtulur. Maşa bir daha uçmak yok deyince Koca Ayı mutlu olur.

Maşa ile Koca Ayı Bu İş Böyle Yapılır

Maşa ile Koca Ayı Bu İş Böyle Yapılır
Maşa ile Koca Ayı Bu İş Böyle Yapılır
Koca Ayı evinin önünde bahçesini sularken oradan geçmekte olan dişi ayıyı görür. Hemen içeriye gidip gitarını getirir. Çalmaya başlayınca dişi ayı önce mest olup dinler daha sonra arkasını dönüp gider. Koca Ayı üzgün bir şekilde arkasından baka kalır. onun üzgün olduğunu gören Maşa peşinden içeriye gelir. Koca Ayı üzüntüsünden ne bulsa yemeye başlar. Gidişatın iyi olmadığını gören Maşa kolları sıvar. Gitarın bozuk olduğunu düşünen Maşa kilerden alet edevat getirir. Bu sırada Koca Ayı koltuğun üzerinde duran gitarın üzerine oturup kırar. Maşa gitarı alıp işe koyulur. 

Koca Ayı koltukta oturup ha bire bir şeyler yerken Maşa seri bir şekilde çalışıp işini bitirir. Eski gitarı yep yeni bir elektro gitara çevirip, kendisine de bir kıyafet diker. Koca Ayının karşısına çıkıp bu iş böyle yapılır der. Gitarı çalmaya başlayınca Koca Ayı onu kapının önüne koyar. Maşa ormana gidip gitar çalmaya devam eder. Gitarından öyle tiz bir ses çıkıyordur ki ormandaki bütün hayvanlar onu kovalarlar. En sonunda ormanda bulduğu bir kameraya kendini kaydedip onu heyecanla Koca Ayıya getirip izletir. Ormandaki diğer hayvanlar da enstrümanları ile kendisine eşlik etmiştir. Koca Ayının neşesi yerine gelmiştir artık. Akşam olunca bahçeye bir sahne kurup birlikte çalmaya başlarlar. Oradan geçmekte olan dişi ayı onları görüp dinlemeye başlar. Yine başta çok beğenerek dinler fakat sonra Koca Ayı coşup farklı bir tarzda çalınca dişi ayı tekrar çekip gider. Maşa kendi kendine bu Koca Ayıya yeni bir şeyler öğretmek çok zor der.

29 Haziran 2016 Çarşamba

Niloya Yumurta Hikayesi

Niloya Yumurta Hikayesi
Niloya Yumurta Hikayesi
Niloya sabah ailesi ile birlikte kahvaltı yaparken annesi kümesten gelip bugün tavuğun çok huysuz olduğunu yumurtasını vermemek için üzerine atladığını söyler. Niloya sen merak etme anneciğim ben gidip yumurtaları toplarım deyip yerinden fırlar. Ağabeyi de peşinden gider. Niloya usul usul kümese girer. Sarı kanatın orada olmadığını görünce rahat bir nefes alıp yumurtaları toplamaya başlar. Tam bu sırada Sari Kanat arkasından gelip onu gagalar. Niloya onu önce arkasından gelen ağabeyi zanneder. Arkasını döndüğünde Sarı Kanat'la karşılaşınca bir anda korkup kaçmaya başlar. Ağabeyi onu dışarıda beklemektedir. Hadi vazgeçelim bugün yumurta yemesek de olur der fakat Niloya'nın vazgeçmeye niyeti yoktur. Bir plan yapıp ağabeyinden yardım ister. Onlar hazırlıklarını yapa dursun Nioya bir şarkı söylemeye başlar.

Yumurtalar olunca hemen seslenir bize
Gıt gıt gıt gıt gıdak, gıt gıt gıt gıdak
Yanına gelince hiç yumurta vermez bize
Gıt gıt gıt gıt gıdak, gıt gıt gıt gıdak
Her sabah kahvaltıda yumurta pişirir yeriz
Doyum olmaz tadına her türlüsünü severiz
Yumurtalar olunca hemen seslenir bize
Yanına gelince hiç yumurta vermez bize
Gıt gıt gıt gıt gıdak, huysuz tavuk ne olacak
Gıt gıt gıt gıt gıdak, gıt gıt gıt gıdak

Niloya ve ağabeyi Tosbik'in üzerine tavuk tüğleri yapıştırıp onu tavuğa benzetirler. Tosbik'i kümesi önüne koyup ağabeyi arkadan tavuk gibi gıdaklamaya başlar. Sarı kanat Tosbik'i önce tavuk zannedip dışarıya çıkar. Sonra da onun tavuk olmadığını anlayıp bahçede kovalamaya başlar. Fırsattan istifade Niloya kümese girip yumurtaları toplar. Evi getirdikleri yumurtaları annesi pişirip afiyetle yerler. Babası yumurtaları nasıl aldınız diye sorunca Niloya onlara yaptıkları planı anlatıp çok eğlenirler.

Niloya Zambak Hikayesi

Niloya Zambak Hikayesi

Niloya Zambak Hikayesi
Niloya Zambak Hikayesi
Niloya'nın annesi ve babaannesi güneşli bir bahar gününde bahçeye birbirinden güzel mis kokulu çiçekler dikerken, Niloya ve ağabeyi etrafta oyun oynamaktadır. Babaannesi zambakları çok sevdiğini dermanı olsa ormandan biraz zambak toplayıp bahçeye dikmek istediğini söyler. Konuşulanlara kulak misafiri olan Niloya hemen atlayıp isterseniz ormandan zambak toplayabilirim der. Ağabeyi ile birlikte annesinden izin alırlar. Bu sırada arkadaşı Mete'de gelir. Niloya onu da çağırır. Tam giderken dedesi kucağında bir keçi ile gelir. Niloya ormana zambak toplamaya gideceklerini söyleyince dedesi keçiyi de götürün o da orada karnını doyurur. der. Niloya yine hayal alemine dalıp bir şarkı söyler.

Gül, lale, menekşe mis gibi kokar bahçelerde
Papatya ve zambak arılar yuva yapacak
Çiçekler ne kadar güzel ne kadar hoş masal gibi
Hepsi bir başka kokar, hepsi rengarenk açar
Süslerler dünyamızı
Çiçekler ne kadar güzel ne kadar hoş masal gibi
Hepsi bir başka kokar, hepsi rengarenk açar
Süslerler dünyamızı

Bu sırada üç kafadar ve keçi ormana gelimiştir. Keçi ilk gördüğü laleleri yemeye başlar. Niloya onu çekip çimenleri yiyebilirsin, çiçekleri değil der. Keçi yönünü değiştirip az ilerideki çalıların arkasına kaçar. Oradan bir takım sesler gelince Mete korkup gidelim diye tutturur. Niloya keçiyi aldıktan sonra gidebiliriz der ve bütün cesaretini toplayıp çalıların arasından kaybolur. Ağabeyi ve Mete korkarak arkasından bakakalırlar. Niloya çalıların arkasına geçtiğinde keçinin yanında bir sürü zambak görür. Zambakları buldum diye diğerlerine seslenir. Hepsi birlikte zambakları toplayıp eve götürürler. Babaanne mis gibi kokan zambakları bahçeye dikip çocuklara teşekkür eder. Sevimli keçi etrafta koşturup zambakları yemek ister. Niloya sakın onlara dokunma diye peşinden koşarken ayağı taşa takılıp düşer. Keçi yanına gelip yüzünü yalayınca herkes mutlulukla gülmeye başlar.

Niloya Paten Hikayesi

Niloya Paten Hikayesi

Niloya Paten Hikayesi
Niloya Paten Hikayesi
Niloya arkadaşı ve ağabeyi okul bahçesinde paten kayarken kenardan onları izlemektedir. Onun köşede tek başına seyrettiğini gören ağabeyi yanına gelip sende bizimle kay der. Niloya bunu nazik bir şekilde reddeder. Daha sonra arkadaşı da gelip ısrar eder. Niloya tekrar kaymayı reddedince arkadaşı gülerek korkuyor musun? yoksa der. Niloya biraz kızarak korkmadığını söyler fakat kaymayı bilmediği için gerçekte biraz korkmaktadır. Israrlara dayanamayınca ayağa kalkıp kaymayı dener. İlk denemesinde dengesini kaybedip yere düşer. Ağabeyi ve arkadaşı yanına gelip kaldırmak isterler. Niloya kendi kendine kalkıp tekrar kaplumbağa Tosbik'in yanına oturup hayal kurmaya başlar. Hayalinde Tosbik'le birlikte başarılı bir şekilde paten kaymaktadır. Bu sırada bir de şarkı söyler.

Patenini tak ayağına, arkadaşını al yanına
Önlemini al düşersen üzülme
Öyle hemen koşmaya çalışma
İleriye bak ufak adımlar at
Koşmaya başla artık yavaş yavaş
Durma durma paten var ayağında
Durma durma yollar arkadaş sana
Durma durma paten var ayağında
Durma durma rüzgar arkadaş sana

Niloya hayalinden uyanınca cesaretini toplayıp kaymayı dener. Ufak adımlarla ilerlemeye başlar. Arkadaşları tahtadan yaptıkları kaydıraktan atlamaktadır. Niloya'ya da atlamasını söylese de Niloya tehlikeli gördüğü için oradan atlamak istemez. Daha sonra paten alanına bisikletleri ile giren iki çocuk tahta kaydıraktan atlamak üzereyken Niloya kaydırağın önünde Tosbik'i görür. Dostunun zarar görmemesi için bütün cesaretini toplayıp kayarak gider ve Tosbik'i kurtarır. Ağabeyi ve arkadaşı bu hareketi nasıl yaptın bize de öğret deyince Niloya bu hareketin adı sevgi ve dostluk der ve Tosbik'i de alıp dinlenmeye gider. Arkadaşları arkasından şaşkınlıkla bakakalırlar.

Niloya Hoh Hikayesi

Niloya Hoh Hikayesi

Niloya Hoh Hikayesi
Niloya Hoh Hikayesi
Niloya o sabah sevinçle koltukta oturan annesinin kucağına atlayıp kendisi için yazdığı şiiri okumak ister. Sabah kalktığında dişlerini fırçalamadığı için ağzı çok kötü kokmaktadır. Annesi şiiri sabırla dinler fakat kokudan da bir hayli rahatsız olmuştur. Kızına bu sabah dişlerini fırçalamadın mı diye sorar. Niloya yapacak çok işi olduğu için fırsat bulamadığını söyleyip bahçeye çıkar. Bahçede kaplumbağası Tosbik'i görüp ona da şiir okumak ister fakat Tosbik kokuya dayanamayıp kabuğuna çekilir. Sonrada hızla kaçıp uzaklaşır. Neler olduğunu anlamayan Miloya bu sefer de keçiye şiir okumak ister. Keçi de arkasına bakmadan kaçar. Niloya şiirini beğenmediği için kaçtığını düşünüp arkasından seslenir fakat keçi dönmez.Daha sonra bahçede top oynayan ağabeyi ve Mete'nin yanına gidip şiir okumak istediğini söyler.  Çocuklar buna çok memnun olup dinlemeye başlarlar. Niloya şiirine başladığında ikiside kokuyu duyup rahatsız olur. Öyle ki Mete kokudan bayılır. Ağabeyi şiirlerine diyecek yok ama ağzında kötü bir koku var deyince Niloya, birkaç günden beri dişlerini fırçalamadığını söyler. Herkesten özür dileyip dişlerini fırçalamaya gider. Bu sırada bir şarkı söyler.

Temiz kokmak istiyorsan
Bir aşağı bir yukarı
Fırçala fırçala temizle dişlerini
Her yemekten sonra sağlıklı olmak istiyorsan
Fırçala fırçala temizle dişlerini
Fırçala fırçala fırçala dişlerini

Annesi, ağabeyi, Mete ve Tosbik bahçedeyken Niloya yanlarına gelip tekrar şiir okumak istediğini söyleyince herkes önce bir tedirgin olur. Niloya yanlarına gelip ''hoh'' yapınca herkes rahat bir nefes alır. Dişlerini fırçaladığını söyler. Ağabeyi o zaman artık şiirini oku da dinleyelim der. Niloya neşe içinde şiirini okur. Herkes çok beğenir.

Niloya Domates Hikayesi

Niloya Domates Hikayesi

Niloya Domates Hikayesi
Niloya Domates Hikayesi
Sevimli kızımız Niloya annesi ve ağabeyi ile birlikte kendi bahçelerinden domates toplamaktadır. Domateslerin bazıları kızarmış bazıları hala yeşildir. Niloya bunu farkedince yeşil domatesin yanına gidip onunla konuşmaya başlar. Bu durum ağabeyinin dikkatini çekince yanına gelip ne yaptığını sorar. Niloya domatese bir an önce kızarmasını söylüyordum diye cevap verir. Bu annesinin ve ağabeyinin çok hoşuna gider. Ağabeyi gülümseyerek kızarması için sabretmen lazım der. Bunun üzerine Niloya ellerini bağklayıp beklemeye başlar. Bakın sabrediyorum der. Ağabeyi öyle hemen kızarmaz belki bu günler sürebilir deyince Niloya beklemeye karar verip Tosbik'i de alıp gider. Hayalperest kızımız Niloya yine hayallere dalıp bir şarkı söylemeye başlar.

Kırmızı domates sever onu herkes
Mis gibi kokunca yemek ister tabi herkes
Ama beklemek gerek, günler geçecek
Yeşil renkler kırmızıya dönecek
Kırmızı domates bilir onu herkes
Hergün soframızda onsuz olmaz hiçbir yemek
Ama beklemek lazım sabretmek lazım
Yavaş yavaş büyüyecek

Aradan günler geçmiştir fakat domates hala kızarmamıştır. Beklemekten sıkılan Niloya gece herkes uyurken sulu boyasını alıp bahçeye çıkar. Onun usulca gittiğini annesi görür. Niloya sulu boya ile domatesi kırmızıya boyamaya başlar. Ertesi sabah domatesin kızarmış olduğunu gören ağabeyi heyecanla kardeşini çağırır. Hadi hemen toplayalım der. Tam bu sırada şiddetli bir yağmur bastırır. Hep birlikte içeriye giderler. Niloya pencerede yağmur altındaki domatesleri seyredip inşallah boyalar akmaz diye içinden geçirir. Ağabeyi yağmurdan sonra toplayalım deyince Niloya domatesleri boyadığını itiraf eder. Ağabeyi ona inanmayınca annesi Niloya doğru söylüyor gece boyarken ben gördüm der. Fakat Niloya'nın boyadığı domatesler gerçekten kızarmış ve toplamaya hazır hale gelmiştir. Niloya domatesleri gizlice boyadığı için özür diler. Annesi dürüst davranıp söylediği için onu affeder. Bu sırada yağmur kesilir ve iki kardeş sevinçle bahçeye domates toplamaya çıkarlar.

17 Haziran 2016 Cuma

Rafadan Tayfa 26. Bölüm Hikayesi (Oyun Bozan)

Rafadan Tayfa Oyun Bozan
Rafadan Tayfa Oyun Bozan
Rafadan Tayfa Oyun Bozan - Rafadan Tayfa

Rafadan çocukları mahallede topaç çevirme yarışması yapmaktadır. Hepsi kendi topacına fazlasıyla güvenmektedir. Mert ve Akın’ın topacı sırayla durur. Onlar yarıştan elenince Hayri ve Kamil aralarında devam ederler. Hayri kendine çok güvenmektedir. Nasıl olsa şampiyon benim diye düşünür. Bu sırada Kamil heyecanla zıplayınca yerden seken bir taş Hayri’nin topacına çarpıp durmasına sebep olur. Hayri hemen itiraz edip müdahale var der. Aralarında tartışmaya başlarlar. Akın ve Mert araya girseler de iki arkadaş inatlaşıp küserler. Akın ve Mert kardeşler onları barıştırmak için sürekli dil dökerler fakat iki inatçı birbirlerinden özür bekleyip barışmaya yanaşmazlar. Sürekli birbirlerine laf sokup didişirler. En sonunda Hayri bir daha asla onunla konuşmam deyip oradan uzaklaşır. Arkasından da Kamil.

Bir süre sonra Hayri ve Kamil sokakta karşılaşıp kardeşim diye bağırarak birbirlerine sarılırlar.  Birbirlerinden özür dileyen iki arkadaş ayrı kalamayacaklarını anlarlar. Bu sırada Hayri’nin dişi ağrımaktadır. O yüzden agresif davrandım der arkadaşına.

Onların barıştıklarından habersiz olan Akın ve Mert, Sevim ve Hale’yi bulup yardım isterler. Dört kafadar terasta Hayri ve Kamil’i barıştırmak için harika bir masa kurarlar. Pastalar köfteler hazırlayıp bir güzel donatırlar. Akın yanlarına gelip Hayri’yi gördüğünü koca tepsi baklavadan sadece bir tane yediğini söyler. Hayri’nin baklava bile yiyemeyecek kadar üzgün olduğunu düşünürler.

Bu sırada Hayri ve Kamil boyalarla mahalledeki futbol sahasını belirlemektedir.  Hayri bir taraftan diş ağrısından kıvranıp durur. Arkadaşları onları yere çizgi çizerken görünce mahalleyi ikiye böldüklerini düşünürler. Hemen yanlarına gidip artık abartmayın sınır çizmek yerine güzel güzel konuşup anlaşın derler. Hayri ve Kamil birbirlerinden ayrı kalamayacaklarını, çoktan barıştıklarını söyleyince hepsi keyifle gülmeye başlarlar. Hale her şeyi anladım  ama Hayri ağabeyimin yemediği baklavalara bir türlü anlam veremedim deyince diş ağrısını yeniden hatırlayan Hayri kıvranmaya başlar. Tam da unutmuştum niye hatırlattınız diye söylenir.

Çocuklar onları terasa götürüp masayı gösterirler. Hayri masadakileri görünce yemek yemek uğruna ağzındaki çürük dişi çekip atar. Masadakileri afiyetle yedikten sonra yeniden topaç çevirmek için sokağa çıkarlar.

14 Haziran 2016 Salı

Rafadan Tayfa 25. Bölüm Hikayesi (Hıçkırık)

Rafadan Tayfa Hıçkırık
Rafadan Tayfa Hıçkırık
Rafadan Tayfa Hıçkırık - Rafadan Tayfa

Mert ve Kamil terasta dama oynarken bir hıçkırık sesiyle taşlar yerinden oynar. Ses git gide yaklaşmaya başlar. Bu hıçkırığın sahibi Hayri'den başkası olamazdır. Öyle şiddetli hıçkırır ki adeta deprem olur zannederler. Hayri arkadaşlarından hıçkırığının geçmesi için yardım ister. Hemen acil durum çağrısı yapan çocuklar mahallenin ortasına bir çadır kurup Hayri'yi içinde gözetim altında tutarlar. Akın ve Yumak kapıda kafalarına tencere geçirip nöbet tutarlar.

Kamil ve Mert bütün önlemleri alıp Hayri'yi hıçkırıktan kurtarmaya çalışırlar. Hayri'nin etrafına yastık bağlayıp hıçkırdıkça zıplamasını önlemeye çalışırlar. Tabii Hayri'nin her hıçkırmasında çadır bir kere zıplar. Mert ve Kamil sırayla su içirme, nefesini tutma yöntemlerini denettikten sonra bir kere de limon suyu içirmeyi denerler. Fakat hıçkırık bir türlü geçmez. Hıçkırık sesleri mahallede yankılanır. Kamil korkutma yöntemini mi denesek diye sorar. Hayri buna karşı çıkıp ben hiç bir şeyden korkmam der. Bu kez bal yedirmeyi denerler fakat o da işe yaramaz. Bu sırada Akın nöbet tutarken Hale gelir. Ne yapıyorsunuz burada bu çadır da ne diye sorar. Akın Hayri'nin hıçkırığı için güvenli bir yer hazırladık der . Hale sinirle sabahtan beri onu aradığını söyler. Bir hışımla içeriye girmek istese de Akın buna engel olur. Mert bu sefer karabiber yöntemini dener. Hayri'nin burnuna karabiber koklatınca öyle şiddetli hapşırır ki çadır uçar. Bir anda Hale'yi karşısında gören Hayri korkudan arkasını dönüp saklanmaya çalışır. Hale ağabeyinin üzerine yürürken Mert ona engel olur. Hale sabah yaptığı böreği bir çırpıda yediği için Hayri'ye çok kızgındır. Mert hıçkırığı durduralım sonra ne istersen yaparsın der. Kamil korkutarak hıçkırığı geçirmek için sürekli ona bağırır fakat bir türlü işe yaramaz. Hale nefesini tutturmayı denediniz mi? diye sorar. Kamil tam iki dakika tuttu ama işe yaramadı der. Ağabeyinin huyunu bilen Hale o ağzını kapatıp burnundan nefes almıştır kesin der. Gidip Hayri'nin burnunu kapatıp beşe kadar sayar.

Çocuklar heyecanla hıçkırık geçti mi diye beklerler. En sonunda hepsi sevinirler çünkü hıçkırık durmuştur. Kamil kızarak başta nefesini doğru düzgün tutsaydın bu kadar uğraşmak zorunda kalmazdık der. Hayri elindeki kitabı gösterip nasıl geçeceği aslında burada yazıyor fakat hıçkırmaktan bir türlü okuyamadım der. Mert kitabı karıştırıp hıçkırığın sebebi ve kurtulma yollarını okur. Bu kitap şimdi mi verilir diye Hayri'ye kızar. Ona bir ders vermek için Kamil kulağına bir şeyler söyler. Hayri bir anda Rüstem ağabey diye bağırarak koşmaya başlar. Mert kulağına ne söyledin diye sorunca Kamil, Rüstem ağabeyin köfte yapmayı bıraktığını söyledim diye cevap verir.

Rafadan Tayfa 24. Bölüm Hikayesi (Öykü Yarışması)

Rafadan Tayfa Öykü Yarışması
Rafadan Tayfa Öykü Yarışması
Rafadan Tayfa Öykü Yarışması - Rafadan Tayfa

Küçük kahramanımız akın okulda düzenlenen öykü yarışmasına katılmak istemektedir. Bahçe duvarına oturup ilham gelmesini bekler. Bir kaç öykü denemesi yapar fakat bir türlü sonunu getiremez. Az ileri de Hayri ve Rüstem ağabey aralarında konuşmaktadır. Akın onlara kulak misafiri olur. Hayri Rüstem ağabeyden elindeki plakları istemektedir. Plaklar seksen yaşındaki Fatma ninenin gençliğinde dinlediği plaklardır. Hayri içindeki en az altmış yıllık şarkıları merak ettiği için plakları istemektedir. Rüstem ağabey bir gramofon olmadan onları dinleyemeyeceğini söylese de Hayrı ısrar eder. Onların aralarındaki konuşmadan yola çıkarak Akın hikayesini yazmaya başlar. ''Padişahın siparişlerini götüren titiz pasta ustası süsleri bozulmasın diye bir bir dilim bile olsa çocuğa vermeye yanaşmaz.'' Bu sırada Rüstem ağabey parkları Hayri'ye verir. Bir gramofon bulmasını yalnızca o şekilde dinleyebileceğini söyler. Hayri bir gramofon bulma umuduyla oradan uzaklaşır. Hikayesinin sonu bir anda değişen Akın Rüstem ağabeye veryansın eder. Rüstem ağabey sen ne yazıyorsun diye sorunca Akın, okulun düzenlediği öykü yarışması için öykü yazdığını fakat sonunu bir türlü getiremediğini söyler. Rüstem ağabey etrafını, insanları iyi gözlemle onlar sana ilham verecektir, ben sana inanıyorum der ve yoluna devam eder.

Saatlerce ne yazacağını düşünen Akın yeniden gözlem yapmak için sokağa çıkar. Az ileride Mert, Hayri ve Kamil aralarında bir şeyler konuşmaktadır. Akın onları gözlemleyip hikayesini yazmaya başlar. ''Uzun yıllar önce büyük bir hazineyi bulmak için yola çıkan orman gezgini hazineyle birlikte köye döner'' Yazmasına yazar fakat  ağabeylerinin plak alışverişini görünce yine hikayesinin sonu değişir. Yine olmadı deyip yoluna devam eder. Bu sırada Hayri Mert ve Kamil'e plakları göstermektedir. Çocuklar eski şarkıları çok merak ederler. Gramofon bulmak için aralarında iş bölümü yaparlar. Mert mahalledeki evlere soracaktır. Kamil eskicileri, Hayri'de antikacıları dolaşacaktır.

Akın mahallede dolaşmaya devam eder. Biraz ileride bankta oturan Hale ve Sevim'i görür. Kızlar sepetlere meyve toplamış birbirlerine ikram ediyordur. Onları gözlemleyen Akın hikayesini yazmaya başlar. ''Ormanda gezintiye çıkan iki kardeş topladıkları meyveleri birbirlerine ikram eder. Ama bilmeden uyku ağacının meyvelerini toplamışlar. Bu ağacın meyvesini yiyen derin bir uykuya dalarmış. Elmadan küçük bir ısırık alan küçük kardeş derin bir uykuya dalar. ''Hikayesinin devamı yine gelmez. Kızların yanına gidip neden bana yardımcı olmuyorsunuz der. Kızlar anlamadıklarını söyleyince Akın boşverin önemli değil deyip gider. Kızlar duruma pek akıl erdiremezler. Akın bu kez Basri amcanın evinin önünden geçerken Basri amcayı Yumak'a yemek verirken görür. Onları izleyip yine hikaye yazmaya başlar. Ayağı taşa takılıp düşünce Basri amca onu görür. İyimisin evlat diye sorar. Akın hikayesini tamamlayamamanın verdiği üzüntüyle iyiyim der ve gider.

Mert bulduğu gramofon ile arkadaşlarının yanına gelir. Onları köşeden seyreden Akın yine yazmaya başlar. ''Defineci kardeşler uzun uğraşlardan sonra hazineyi bulur. Kardeşler hazine bende kalsın diye kavga ederler. Hazine kardeşlerin arasını bozmuştur. En büyük kardeş sandığı alıp diğerlerinin tartışmasına son verir. Paylaşmanın ne kadar önemli olduğundan bahseder.''Akın bu sefer hikayesini tamamlamıştır. Sevinçle evine gider.

Hayri ve kamil garamofon kimde kalacak tartışması yaparken Mert alıp bizde kalsın, yarın annemler misafirliğe gidince bizde dinleriz der. Ertesi gün çocuklar gromofon çalışmayınca hevesleri kaçar, çok üzülürler. Bu sırada Akın gelip öykü yarışmasını kazandığını söyler. Bunda ağabeylerinin katkısı olduğu için onlara teşekkür eder. Akın'ın yakasındaki birincilik rozetinin iğnesini gören Hayri'nin gözleri parlar. Tabi ya iğnesi olmadan gromofon çalışmaz der. Mert bir koşu gromofon iğnesi alıp gelir. Keyifle gromofonda çalan şarkıyı dinlerken Kamil kalkıp Harmandalı oynamaya başlar.

Rafadan Tayfa 23. Bölüm Hikayesi (Günlük)

Rafadan Tayfa Günlük
Rafadan Tayfa Günlük
Rafadan Tayfa Günlük - Rafadan Tayfa

Kahramanlarımız Rafadan Tayfa sıkıcı bir günde sokakta boş boş otururken yukarıdan aşağıya kağıt parçaları savrulmaya başlar. Üzerlerine savrulan kağıtları yakalayan çocuklar onları okumaya başlarlar. Fakat hiç bir parça diğerinin devamı değildir. Bu yüzden yazıların devamını merak ederler. Hayri ve Kamil bunların hikaye kitabı sayfaları olduğunu düşünür. Mert ve Akın sayfaların elle yazılmış olduğunu bunun olsa olsa günlük olabileceğini söylerler. Sayfaları yerden toplarken bir anda Basri amca karşılarına çıkar.

Ellerinden kağıtları toplayıp, okudunuz mu yoksa diye sorar. Mert okuduk ama hiçbir şey anlamadık diye cevap verir. Basri amca saçılan kağıtlarını toplayıp uzaklaşır. Fakat biraz üzgün görünüyordur. Çocuklar yarım yarım okuduklarından yola çıkarak Basri amcanın geçmişte pilot, gemi kaptanı ya da terzi olduğunu düşünürler. Aslında geçmişte ne iş yaptığını merak etmektedirler. Bunu da kendisine dolaylı olarak sormaya karar verirler. Basri amca pazara giderken mahallenin her yerinde tesadüfen karşısına çıkmış gibi yapıp sorular sormaya karar verirler. Sokağın her bir köşesine dağılıp Basri amcayı beklemeye başlarlar. Basri amca evden çıkar çıkmaz Akın ile karşılaşır. Akın heyecandan ne soracağını unutup tutulur kalır. Basri amca yoluna devam eder. Bu kez sokağın ilerisinde Kamil karşısına çıkar. Kamil, Basri amcaya gemileri durdurmak için denize atılan şeye ne denir diye sorar. Basri amca çıpa diye cevap verince Kamil ben demiştim bunu Basri amca bilir diye, nede olsa ömrü gemilerde geçmiştir der. Basri amca ben hayatımda hiç gemiye binmedim der ve yoluna devam eder. Bu sayede amcanın gemi kaptanı olmadığı kesinleşir. Biraz ileride Hayri karşısına çıkıp bugün hava kapalı bu havada uçak uçmaz değil mi diye sorar. Basri amca bilmiyorum der ve yoluna devam eder. Basri amcanın pilot olmadığı da anlaşılır. En sonunda Mert yolunu kesip, yaz geliyor keten gömlek mi, yoksa pamuk gömlek mi daha iyi olur diye sorar. Basri amca bilmiyorum deyince Mert siz terzi değil misiniz diye sorar. Basri amca hayır değilim der ve yoluna devam eder. Hiç bir sonuç alamayan çocuklar işin peşini bırakmak istemezler. Dönüş yolunda aynı yöntemle tekrar şanslarını denerler. Basri amca biraz kızıp bu gün bu çocukların neyi var neden bu kadar soru soruyorlar diye düşünür. Evine girmek üzereyken Akın açıkça siz ne iş yapıyordunuz diye sorar. Basri amca şofördüm diye cevap verir. Basri amcanın ne iş yaptığını öğrenen çocuklar günlükte yazanların ne olduğunu merak etmektedirler. Bu sırada Rüstem ağabeyde günlükten bir sayfayı okuyarak gelir. O da günlükte yazılanları merak etmektedir. Bunu öğrenmenin en doğru yolu kendisine sormaktır der ve kapıyı çalar. Basri amca kapıyı açınca kağıdı ona verir. Günlükte neler yazdığını sorarlar. Basri amca kamyonuyla uzun yolculuklar yaparken kamyona aldığı kişilerin anlattığı anıları kendisi yaşamış gibi günlüğe yazdığını söyler. Çocukların merak ettiği pilot, kaptan ve terzi onun yol arkadaşlarıdır. En unutamadığı yol arkadaşının bir müzisyen olduğunu yol boyunca kendisine keman çaldığını anlatır. Hep onun gibi keman çalmayı istediğini söyler.

Ertesi gün çocuklar Basri amcaya bir keman alıp kapısının önüne bırakırlar. Onun çalmasını dinlemek için duvarın arkasında beklemeye başlarlar. Basri amca keman çalmayı bilmediği için rast gele çalıp kulakları tırmalar. Biraz kestirmek için içeriye gider. geri döndüğünde kemanını bir türlü bulamaz. Onun çalmasına dayanamayan Yumak kemanı toprağa gömmüştür.

Rafadan Tayfa 22. Bölüm Hikayesi (Uzay Yolculuğu)


Rafadan Tayfa Uzay Yolculuğu - Rafadan Tayfa

Rafadan Tayfa çocukları gazetedeki ''Nasa Uzaya Araç Gönderiyor.'' haberine pek bir merak salarlar. NASA kelimesinin anlamını kendilerine göre yorumlamaya çalışırlar. Gerçekte ne anlama geldiğini Mert gazeteden okuyup arkadaşlarını aydınlatır. ''NASA'' Ulusal havacılık ve Uzay Dairesi kurumunun İngilizcesinin kısaltılmasıdır. Mert haberin devamında uzaya gönderilecek dört kişi arandığını okur. Kamil hemen atlayıp uzaya biz dördümüz gitmeliyiz der. Her olaya ilk atlayan Hayri'nin bu kez pek sesi çıkmaz. Kamil, ne oldu Hayri korktun mu diye arkadaşıyla uğraşır. Hayri hemen kendini toparlayıp ne korkacağım canım diye çıkışır. Mert bir an önce uzay seyahatinden önce yapılacak testleri bir araştıralım der.

Bir süre sonra evin bahçesinde tekrar toplanıp uzaya gitmek için dayanıklılık testlerini yapmaya başlarlar. İlk test sıcağa dayanıklılık testidir. Güneşin altında fön makinesini de açıp oturup beklemeye başlarlar. Ortam iyice ısındıkça çocuklar sıcaktan mayışmaya başlarlar. Bu şekilde ilk testi tamamlarlar.

 İkinci test soğuğa dayanıklılık testidir. Atkı ve berelerini takıp vantilatör karşısında soğukta beklemeye başlarlar. Belli bir süre soğuğa da dayanıp bu testi de başarıyla geçerler.

Üçüncü test astronot kostümü ile similasyondur. Kendi yaptıkları kartondan astronot kıyafetleri ile uzayda yürüyormuş gibi yürümeye başlarlar. Bir süre sonra Akın ve Hayri birbirlerine çarpıp yere düşerler. Daha sonra sırasıyla Kamil ve Mert'de sırt üstü düşer. Üzerlerindeki kartonlar sert olduğu için bir türlü dönemezler. Sırt üstü yerde yatıp birilerinin onlara yardım etmesini beklemeye başlarlar.

Dördüncü test yer çekimsiz ortamda yemek yemektir. Yukarıdan aşağıya sarkıttıkları dört simidi zıplayarak tutmaya çalışırlar. Hayri hariç hiç biri başarılı olamaz. Hayri tek zıplamada dört simiti de yer yutar.

Beşinci ve son test uzaylılarla iletişimdir. Bunu nasıl yaparız diye düşünürken Akın kafasına karton kutu geçirip uzaylı kılığına girer. Hayri önce korkar, daha sonra onun Akın olduğunu anlayıp sımsıkı sarılır. Daha sonra Mert ve Kamil sırayla uzaylıyla iletişim kurup, merhaba uzaylı biz dostuz derler. Böylece ellerindeki testleri tamamlamış olurlar. Mert en son NASA'nın yapacağı testi de geçersek uzaya gidebiliriz der. Çocuklar uzaya ilk adımın attıklarında söyleyecekleri sözleri düşünürler. Akın, ''uzay seni yenmeye geldim'' diyecektir. Hayri, '' Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım'' demeyi düşünür. Kamil o sözün uzaya ilk adım atan Neil Amstrong'a ait olduğunu söyler. Kendisi ise '' Çok veren maldan, az veren candan'' demeyi düşünür. Mert bunun biraz alakasız olduğunu söyleyince hepsi gülmeye başlarlar.

Kamil kendi kendine TAVUK adında bir test geliştirmiştir. Açılımı '' Tayfadan, aileden, vatandan uzak kalma'' testidir. Bu diğerlerine saçma gelse de biraz düşününce mantıklı gelir. Bir gün boyunca odalarına kapanıp hiç kimse ile görüşmeyeceklerdir. Bu sayede geride kalanları özlemeden dayanabileceklerini test edebileceklerdir. Fakat hiç biride bir saatten fazla dayanamaz. Hepsi sırayla sokaktaki bankın oraya gelirler. Eğer bir kaç günlüğüne gidilecekse belki dayanabiliriz ama aylarca kalınacaksa gitmesek mi acaba diye düşünürler. Gazetedeki haberde kaç gün kalınacağına bakarken haberin çok eski bir haber olduğunu görürler. NASA çoktan gidenleri seçip götürmüştür diye düşünürler. Bu habere aslında çok korkan Hayri bir hayli sevinir. Ailelerinden ayrılmak istemeyen diğerleri de gitmediğimiz iyi oldu derler. Mert Hayri'ye TAVUK testi hakkında ne düşünüyorsun diye sorar. Hayri şimdi bir tavuk döner olsa da yesek deyince hepsi kahkahayla gülmeye başlar.

11 Haziran 2016 Cumartesi

Rafadan Tayfa 21. Bölüm Hikayesi (Abra Kadabra)

Rafadan Tayfa Abra Kadabra
Rafadan Tayfa Abra Kadabra 
Rafadan Tayfa Abra Kadabra - Rafadan Tayfa

Basri amcanın bahçesinde Akın ve Basri amca birlikte eski albümlere bakarlar. Akın Basri amcanın gençlik fotoğraflarını görüp çok şaşırır. Lise fotoğrafları, askerlik fotoğrafları derken albümün içinden bir resim yere düşer. Akın fotoğrafı yerden alıp baktığında şaşkınlığı daha da artar. Resim Basri amcanın illüzyonistlik yaptığı yıllarda çekilmiştir. Akın sen sihirbazlıkta mı yaptın amca diye sorar. Basri amca illüzyonistlik diye onu düzeltir ve bir zamanlar illüzyonla uğraştığını anlatır. Akın neden bu işi bıraktığını merak eder. Basri amca illüzyonistliğin en önemli kuralını çiğnemiştir. Bu kural yaptığın numaranın sırrını asla söylemektir. Basri amca, bu sırrı anlattığında insanların hayranlığının kaybolacağını, her şeyin basit bir göz yanılmasından ibaret olduğunun ortaya çıkacağını söyler. Basri amcanın anlattıkları karşısında çok etkilenen Akın'da illüzyonist olmak ister. Basri Amca içeriden eski pelerinini getirip Akın'a verir. Akın sevinçle Basri amcanın boynuna sarılır.

Akın eve gidip terasa çıkar. Saatlerce yapacağı illüzyon numarası için çalışır. En sonunda numarayı hazırlayıp planını defterine çizer. Hazırlığına sokakta devam ederken Hayri yanına gelip ne yaptığını sorar. Sürprizinin bozulmaması için Akın özel bir proje üzerinde çalışıyorum der. Göz önünde olmamak için Basri amcanın bahçesine gidip orada çalışmaya devam eder. Bu sefer de Basri amcanın siparişlerini getiren Kamil gelir. O da ne yaptığını sorunca aynı cevabı verir. Bir türlü rahat çalışamayan Akın tekrar evinin terasına çıkıp yapacağı numara için sesini kasede kaydetmeye başlar. Bu kez de Mert'e yakalanır. Ona da özel bir proje için çalışıyorum der. Bir süre sonra illüzyon numarasında kullanacağı kabini de tamamlar. Bir gün sonra bütün hazırlıklarını tamamlayan Akın Rüstem ağabey, Hale, Sevim ve Rafadan Tayfa'yı mahallenin meydanında toplar. Herkes heyecanla Akın'ın numarasını beklemektedir. Akın Basri amcanın pelerini ile sahneye çıkıp az sonra kabine girip kendini yok edeceğini söyler. Şaşkın bakışlar altında kabine girer. Yumak perdeyi kaldırdığında Akın yok olmuştur. Herkes Akın nerede diye bakınırken Akın yukarıdaki terastan onlara el sallar. Sonra tekrar kabinin içinden çıkıp numarasını tamamlar. Bütün izleyenler onu ayakta alkışlar.

Bir süre sonra arkadaşları Akın'a numarayı nasıl yaptığını sormaya başlarlar. Akın sırrını asla söylemez. Bunun üzerine Hayri ve Kamil uçuk kaçık tahminlerde bulunurlar. Akın bir illüzyonist asla numarasını söylemez der. Günlerce Akın'ın peşini bırakmayıp illüzyonun sırrını öğrenmeye çalışırlar. Akın en sonunda pes edip söylemeye karar verir. Bir saat sonra Basri amcanın sokağında beni bekleyin der. Çocuklar sokakta beklerken Akın gelip numarasının sırrını anlatmaya başlar. Önce kabinin içindeki gizli bölmeye saklandım, bu sırada Basri amca benim önceden hazırladığım bana benzeyen kuklayı terasta oynattı. Numarayı tam öğle vakti yaptım ki güneş gözlerinizi kamaştırdığı için kuklayı gerçeğinden ayırt edemediniz. Kaset çalara önceden kaydettiğim sesimi duyunca da beni gerçekten yukarıda zannettiniz. İşte illüzyonun sırrı buydu der. Arkadaşları bir anda hayal kırıklığına uğrayıp pek bir özelliği yokmuş, çok basit bir numaraymış derler. Akın işte bu yüzden anlatmak istemediğini söyler. Çocuklar biraz daha kafa yorsak kesin bulurduk deyip gösteriyi hafife alırlar. Arkalarını dönüp giderken çok üzülen Akın aralarından hızla koşup uzaklaşır. Çocuklar Akın'a ne oldu neden hızla koşup gitti diye düşünürken arkalarında Akın'ın sesini duyarlar. Akın duvara oturmuş onlara el sallıyordur. Saniyeler içinde nasıl tekrar gelip oraya oturduğunu merak ederken Akın, sakın boşuna dil dökmeyin asla anlatmam der ve uzaklaşır. Numaranın sırrı ise şöyledir. Akın'ın kendisine çok benzeyen arkadaşı Mehmet Akın'la aynı kıyafeti giyip hızla çocukların arasından koşup uzaklaşmıştır. Doğal olarak çocuklar onu Akın zannetmiştir. Akın'da arkalarından duvara oturup onlara el sallamıştır.

Rafadan Tayfa 20. Bölüm Hikayesi (İcat Peşinde)

Rafadan Tayfa İcat Peşinde
Rafadan Tayfa İcat Peşinde
Rafadan Tayfa İcat Peşinde - Rafadan Tayfa

Mert, Hayri ve Kamil terasta oturup dondurma yemektedirler. Dondurmanın üzerine koyulan şemsiyelerin ne kadar gerekli olup olmadığı hakkında fikir yürütmektedirler. Kamil şemsiyelerin çok gereksiz olduğunu düşünürken, Mert onların dondurmaları erimekten koruduğunu ve yıllardır dünyanın her yerinde kullanıldığını savunur. Bu tarz şeyleri düşünmek için hayal gücünün geniş olması gerektiğini, zeki ve pratik olmak gerektiğini düşünür. Hayri bu özellikler bende var diye atılır. Mert kendisini tarif etmediğini mucitlerden bahsettiğini söyler. Bir anda gözleri parlayan Hayri mucit olmak istediğini söyler. Hayalinde bir sürü şey icat etmek vardır. Kamil' de ona yardım etmek ister. Birlikte geleceğin en ünlü mucitleri olmayı hayal ederler. Acaba önce ne icat etsek diye uzun uzun düşünürler. Aradan günler geçer hala bir fikir bulamamışlardır.

Bir gün Hayri mahallede uyuklarken rüyasında bir fikir bulduğunu görür. Rüyada kanat yapıp uçmaktadır. Sonunda bir icat yaptım diye sevinç çığlıkları atar. Bu sırada yanına kanat takıp uçan bir dede gelir. Dede ben bu fikri yüzyıllar önce buldum evlat sen daha özgün icatlar yapmalısın der. Hayri bu dedenin kim olduğunu merak eder. Dede kendisini tanıtır. Benim adım Hezarfen Ahmet Çelebi der. Yıllar önce kanat takıp uçma fikrini bulduğunu anlatır. Hayri dede ile konuşurken yanı başında Hezarfen Ahmet Çelebi hakkında bir kitap okuyan Kamil'in sesi ile uykusundan uyanır. Hayri'nin rüyasında gördüğü Hezarfen Ahmet Çelebi'nin söylediklerinden yola çıkarak aklına birkaç fikir gelir. Hemen onları kağıda çizer. Bir an önce yapmaya koyulurlar. İşleri bittiğinde Akın ve Mert'i çağırıp yaptıkları icatları sergilerler. İlk icatları olan pratik sandalyeyi Hayri takdim eder. Arkasına yapıştırdığı sandalyeyi açıp oturur. Böylece yürüyüş yaparken yorulduğunuzda bu sandalye imdadınıza yetişir der. İkinci icat sapını sıkınca üzerinden su fışkıran şaka çiçeğidir. Üçüncü ve en önemli icatları olan patenli ve uzaktan kumandalı robotu sunarlar. Bu robot bakkaldan siparişleri almak için programlanmıştır. Hayri robotu kumanda ile çalıştırıp arkadaşlarına gösterir. Çocuklar bu icattan çok etkilenirler. Fakat bir süre sonra robot kontrolden çıkar. Çocukların üzerine doğru gelir. Hayri kumandayı bir türlü kontrol edemez. En sonunda robot Hayri'yi mahallede kovalamaya başlar. Hayri nereye saklanırsa saklansın onu her yerde bulup kovalar. Robot pes edip durduğunda Hayri çok terlemiştir. Cebinden kendi icadı olan vantilatörlü şapkayı çıkarıp takar. Şapkanın tepesindeki pervaneler sayesinde takan kişiyi serinletir.

Bu icat diğer çocukların çok hoşuna gider. Aynısından kendilerde isterler. Aradan biraz zaman geçer. Çocuklar vantilatörlü şapkaları ile mahallede otururken Hayri elinde bir kap dondurma ile gelir. Size erimeyen dondurma getirdim der. Çocuklar bir anda çok şaşırırlar. Erimeyen dondurma mı yaptın Hayri derler. Hayri erimeyen dondurmanın zaten olduğunu onu Kahramanmaraşlıların bulduğunu söyler. Akın bir kaşık alıp tadına baktığında onun Kahramanmaraş dondurması olduğunu söyler. Daha sonra Hayri, Kamil'e Kahramanmaraş usulü külahta dondurma şov yapar.

Rafadan Tayfa 19. Bölüm Hikayesi (Köfte Tarifi)

Rafadan Tayfa Köfte Tarifi
Rafadan Tayfa Köfte Tarifi
Rafadan Tayfa Köfte Tarifi - Rafadan Tayfa

Rüstem ağabey köfte tarifinin yazılı olduğu kağıdı kaybetmiştir. Fatma ninesini arayıp tarifi ister. Nine her seferinde söylüyorum daha öğrenemedin mi diye kızar. Telefonda bir sürü söylenip yüzüne kapatır. Bu sırada Akın arkasında Rüstem ağabeyi dinlemektedir. Rüstem ağabey ninesi tarifi vermeyince ne yapacağını düşünüp durur. Malzemelerin hepsi aklındadır fakat miktarını ve sırasını tarif olmadan hatırlayamaz. Akın'dan ağabeyleri ile birlikte kendisine yardım etmesini ister. Akın Rafadan Tayfayı toplamak için gider.

Bu sırada Hayri, Kamil ve Mert bir ağacın altına uzanmış bulutlardan şekil bulmaca oynamaktadır. Hayri'nin karnı acıktığı için bulutları her seferinde yemeğe benzetir.  Karnından guruldama sesleri gelmektedir. Akın heyecanla yanlarına gelip Rüstem ağabeyin yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Fatma ninenin köfte tarifini kaybettiği için Rüstem ağabeye çok kızgın olduğunu, aynı lezzeti tarif olmadan yakalayamayacağını anlatır. Bu yüzden de kendilerden yardım istediğini söyler.Bu durum en çok Hayri'yi etkiler.  Herkesten önce koşarak Rüstem ağabeyin evine gider. Terasta köfte yapmak için hazırlık yapan Rüstem ağabeyin yanına gelip bizi köftesiz bırakma ağabey diye dövünüp durur. Hayri terasta '' Amanını köfte köfte canım ızgara köfte'' diyerek köfte dansı yaparken, Kamil, Mert ve Akın köfte için gerekli malzemeleri alıp Rüstem ağabeyin evine doğru giderler. Çocuklar ellerinde malzemeler ile gelirler. Rüstem ağabey doğru köfte tarifini buluncaya kadar köfte yapıp çocuklara tattıracaktır. Bu durum en çok Hayri'nin işine gelmiştir. Rüstem ağabeyin köfteleri hakkında coşkulu bir konuşma yapar. Arkadaşları Mert, Kamil ve Akın ağlamaya başlar. Hayri çok mu acıklı konuştum arkadaşlar diye sorar. Kamil ne acıklısı soğan yüzünden gözlerimiz yandı diye cevap verir. Bu sırada Rüstem ağabey ilk köfteleri pişirip çocuklara dağıtır. Akın, Mert ve Kamil tuzunu az yağını fazla bulurlar. İşin üstadı Hayri baharatın çok tuzun az olduğunu soğan ve maydanozun yeterli olmadığını yağınında çok fazla olduğunu bir çırpıda söyler. Çocukların hepsi şaşkın şaşkın onu dinler. Rüstem ağabey ikinci köfteleri pişirip tekrar dağıtır. Hayri hariç diğer çocuklar bu sefer köfteyi çok beğenirler. Hayri bu sefer karabiberi az kimyonu çok olmuş, soğanı iyi ama maydanozu çok olmuş, yağı azaltayım derken neredeyse hiç koymamışsın, ayrıca ekmek içinde az olmuş diye eleştirir. Diğer çocuklar köftede ekmek mi varmış diye şaşırırlar. Rüstem ağabey tadına bakınca Hayri'ye hak verir.

Doğru tadı buluncaya kadar Rüstem ağabey köfte yapmaya devam eder. Malzemelerin hepsi bitmiş akşam olmuştur. Rüstem ağabey artık pes eder. Bu sırada çocuklar buluttan şekil bulmaca oynamaya başlarlar. Bulutu sivri bibere benzetince Rüstem ağabeyin aklına bir şey gelip aşağıya gider. Bir süre sonra elinde bir paket karbonatla gelir. Karbonat fazla tat vermez ama yumuşak olmasını sağlar deyip bir köfte daha yapar. Çocuklar son köfteyi de tadıp merakla Hayri'nin ne diyeceğini beklerler. Hayri bu sefer köfteyi çok beğenir. Sonunda doğru lezzeti bulmuşlardır. Hayri biraz daha pişir de ağız tadıyla yiyelim der. Rüstem ağabey sen beğendin ya istediğin kadar yaparım deyince çocuklar mutluluktan gülmeye başlarlar.

Rafadan Tayfa 18. Bölüm Hikayesi (Kırık Sandalye)

Rafadan Tayfa Kırık Sandalye
Rafadan Tayfa Kırık Sandalye
Rafadan Tayfa Kırık Sandalye - Rafadan Tayfa

Kamil ile Hayri Mert'i oyun oynamaya çağırmak için Mertlerin evine giderler. Mert az sonra Rüstem ağabeyin geleceğini, bugün dışarıya çıkamayacağını söyler. Eğer isterlerse kendi evlerinin terasında oynayabileceklerini teklif eder. Arkadaşları bunu kabul edip terasa çıkarlar. Mert' de bakkala ekmek almaya gider. Kamil ve Hayri terasa çıktıklarında bir sallanan sandalye görürler. Önce ben oturacağım diye aralarında didişirken ikisi birden otururlar. Sandalye iki kafadarın ağırlığını taşıyamaz ve kırılır. Sen kırdın, ben kırdım diye tartışmaya başlarlar bu sefer de. Kamil tamir etmek için Japon yapıştırıcı kullanmaları gerektiğini söyler.

Akın'dan yapıştırıcı almak için aşağıya inerler. Oturma odasında Mert'in babası Yakup Amcanın sandalyesinin yerini boş görünce, onun sandalyesini kırdıklarını anlayıp çok üzülürler. Yapıştırıcıyı alıp tekrar terasa çıkarlar. Kamil yapıştırıcı ile sandalyeyi yapıştırır fakat bir sorun vardır. Kendisi de yapıştırıcıyla birlikte sandalyeye yapışmıştır. Ne kadar uğraşsa da bir türlü kurtulamaz. Bu sırada kapı çalar. Mert'in geldiğini düşünen çocuklar paniğe kapılırlar. Kamil Hayri'ye kapıyı açıp durumu izah etmesini söyler. Hayri aşağıya inip kapıyı açar. mert ekmekleri Hayri'nin eline verip içeriye girer. Arkasını dönmesiyle Hayri'nin tüm ekmekleri yediğini görür. Tekrardan bakkala gitmek zorunda kalmıştır. Bu sırada Kamil terasta sandalyeden kurtulmaya çalışmaktadır. Hayri gelip Mert'i biraz daha oyaladığını söyler. Daha sonra sandalyenin diğer tarafından çekiştirip arkadaşını kurtarmaya çalışır. Bunda da başarılı olamayınca bu kez Japon taklidi yapıp Japon yapıştırıcısı ile konuşmayı dener. Bende Japon'um bırak arkadaşımı der. Kamil bu işin böyle olmayacağını, gidip Akın'a danışması gerektiğini söyler. Akın odasında ders çalışmaktadır. Hayri yanına gelip ele yapışan Japon yapıştırıcı nasıl çıkar diye sorar. Akın bunun biraz zor olduğunu, aseton sayesinde çıkabileceğini söyler. Hayri Sevim'de kesin vardır diye düşünür. Gidip Sevim'den aseton alıp Kamil'i kurtarır. Sandalyenin resmini bir kağıda çizip aynısından almak için çarşıya giderler. Mağazanın vitrininden içeriye bakıp aynısını bulmaya çalışırlar. sandalyenin aynısını bulurlar fakat onun da rengi tutmaz. Sandalyeyi alıp bir güzel boyarlar. Üzerine de Yakup Amca'nın Yeri yazıp terasa götürürler. Çok geçmeden Mert Rüstem ağabey ile birlikte terasa gelir. Mert işte ağabey sandalye bu der.

Rüstem ağabey sandalye büyükmüş bundan epey yakacak çıkar der. Hayri ve Kamil şaşkın şaşkın onları dinlerler. Mert sandalyenin bir kaç gün önce kırıldığını, yakması içinde Rüstem ağabeye vereceklerini söyler. İki kafadar sandalyenin zaten kırık olduğunu duyunca şaşkına dönerler. Ne olur sandalyeyi götürme ağabey derler. Bütün gün başlarından geçenleri anlatırlar. Mert bu kadar uğraşacağınıza bana söyleseydiniz deyince arkadaşları korktuğumuz için söyleyemedik derler. Rüstem ağabey sandalyenin üzerindeki yazıda imla hatasını görüp düzeltir. Biliyorsunuz Yakup Amcanız yazım yanlışını kabul etmez der. Bu sırada Hayri'nin ayağı yerdeki Japon yapıştırıcısına yapışır. Herkes keyifle gülmeye başlar.