30 Temmuz 2016 Cumartesi

Gül ve Ece 13. Bölüm

Gül ve Ece
Gül ve Ece 13. Bölüm
Gül ve Ece odalarında oturuyorlardır. Ece yataktan kalkar ve camın önüne doğru ilerler camı açar ve ciğerlerine temiz havayı çeker, bir de bakar ki Tırmık çok sevinir kucağına atlar onun kafasını okşar. Gül'e dönerek biraz dışarıya çıksak nasıl olur? Saçmalama Ece bu saatte dışarıya çıkılmaz, Metin ise kardeşlerinin odasına gelir Gül'ü öper ardından Ece'nin yanına gider onu da öper sonra teşekkür eder. Ece, abi ne oldu da teşekkür ediyorsun? Ne olacak kardeşim bugün benim spor hayatımı kurtardın, yaptığın yanlış olsa bile benim için doğrudur. Ece yeter artık Abi yanlış lafından bıktım usandım, Metin ben sana teşekkür ettim senin üzülmeni istemedim ki senin için nelere katlandım farkında mısın?

Okul müdürü Ece'yi abisini ve maç yapan karşı takımı odasına çağırmış herkesin içinde Ece'ye kızmaktadır. Nedir senden çektiğimiz Abimin takımı kazansın diye bu çocuklara yaptığın doğru mu? Ben bir şey yapmadım ki diyerek kendini savunur, ben onlardan küçüğüm onlar abime ne yapmak istedilerse ben de onlara yaptım, karşı takımdan oyuncular kendi aralarında konuşurlar. Müdür sinirlenir sana ceza vereyim de gör. Ama bana yaptığınız yanlış ben bir şey yapmadım, bu odadan da çıkmayacağım artık yeter herkes yaptığın yanlış diyor. Yaptığım doğru, müdür artık ağlama tamam, ben size kamera kayıtlarını izlemenizi söyleyecektim. Metin ise ben senin yaptığını yapamazdım. Gül ise hep Ece hep Ece yeter birazda benle ilgilenseniz kıskanıyorum ama Ece, müdür bey, annesi ve babası kamera kayıtlarını izlerken nasıl diğer takımdaki çocuklar, nasıl kaçacaklarını bilemediler. Okulda hep birlikte kayıtlar izlenir, yanlış yapanlar hemen buraya gelsin diye bağırır. Ece kamera kayıtlarını izledikten sonra herkesin yüzü şekilden şekle girdi. Müdür bey benimle göz göze gelmemek için nasıl uğraştı kamera kayıtların da neler mi? var.

Haydi izleyelim Ece sadece abisine başarılar dileyecekti o arada kapı açılmış içeriye üç abi girer, aralarında eğer onları durduramazsak kesin maçı alırlar bir abi elindeki şişeyi gösterip ninemin ilacından koydum içsinde tuvaletten çıkamasın diyordu. Ece abisinin elindeki su şişesini alır diğer takımdaki oyuncuların şişesine boşaltmış onlar ise suları içtikten sonra tuvaletten çıkamamışlardır. Yani kazdıkları kuyuya kendileri düşmüştür. Ya abim o suyun hepsini içseydi hali ne olurdu? Ece günlüğüne aslında doğru şeyler yaptığını ama doğru şeyler yaparken yanlış yol izlediğini yazar.

Gül ve Ece 12. Bölüm

Gül ve Ece
Gül ve Ece 12. Bölüm
Ece'nin arkadaşlarına ve okul müdürüne vermiş olduğu en önemli ders. Çok hasta olan arkadaşlarını mutlu edebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Eyvah bu ses tonunu hatırlıyorum.
Hiç mi hiç hoşlanmıyorum, kim ne dedi kim ne söyledi?
Ben yanlış bir şey yapmadım ki, oh Ece oh yeter artık ne olur.
Yaptığın yanlışın farkında mısın? Bir gün olsun hata yapma,
Babamın tepesini attırma, ben ister miyim onu üzmeyi.
Her gün azar işitmeyi, yaptığın yanlışın farkında mısın demeyi.
Her ne kadar ikiz olsak da huylarımız farklı aslında.
Birimiz iyi birimiz daha iyi, kötülük yok aramızda.
Gül Ece Gül Ece gül ve Ece.

Nasıl oldu acaba annesi Ece'ye sormakta. Ece ise anne ve babasına çok kırgın olduğunu söyler. Ece'yi seçil ve okul müdürünün karşısın da nasıl küçük düşürdüğüne kızmış ve üzülmüştür. Müdür odasında çocukları toplamış müdür Ece'ye senden ne çok çekiyorum bunun farkında değimlisin? diye kızıyor .

Müdür, babası ve annesini okula çağırmış sizin bu kızınız yüzünden hiçbir iyi günümüz olmuyor. Ece bu ne hal kızım? Ece iyiyim babacığım der. Babası olayın farkında değildir, sizin bu saçlarınızın hali nedir?

Kim kesti bu cezayı sizlere biraz ağır değil mi? Ece açıklama yapar baba bu bizim fikrimiz, arkadaşlarımızdan bazıları diğerlerinin engelleri ile dalga geçiyor buda beni çok rahatsız etti. Müdür kafayı yemiş, burası okul evinizde konuşun ne yaparsanız yapın diye tepkide bulunur. Ben bu çocuğun ailesine nasıl açıklama yapacağım baksanıza ağlamaktan gözleri şişmiş ama bu bir numaradan başka bir şey değildir. Buna inanmayın der, Ece buna gerek yok siz çağırın ben açıklama yaparım, müdür yerinden kalkar ve çok cesursun Ece diye söylemektedir. Öğretmeni Duru ile müdür odasına gelir ve öğretmeni Duru'nun sizlere söylemek istediği sözler var. Lütfen Ece'ye kızmayın çünkü o benim saçlarım büyüyünce saçlarıma takmam için toka hediye etti. Duru bunun karşısında çok duygulanmıştır. Duru ise müdüre sizin hiç kanserle uğraşan yakın tanıdığınız odlu mu? Yo yo da bu hastalıkla nasıl mücadele edilir, biliyor musunuz? Öğretmenim ben hasta olduğum da yani hastalığımın başlangıcında çok üzülüyor ve bir daha iyileşemeyeceğimi düşünüyordum, doktorlarım ilaçlarımdan daha önemli olan mutlu olmandır mutlu olursan daha çabuk atlatacağımı söylediler. Peki siz benim için okul içerisinde bana destek olmak amaçlı ne yaptınız, siz benim ne çektiğimi biliyor musunuz? Annem ve babama ben ne zaman iyileşeceğim diye sormakta onlar ise şey diye yani vakit kazanmak ve zamanı uzatmak için söze böyle başlarlar ben artık her şeyi anlıyorum.

Duru aslında şuan en önemli dersi işliyoruz siz aslında müdür bey küçük hayaller kurup büyük işler yapanı görmüyorsunuz diye tepkide bulunur.

Babası Ece'den özür dilemek için odasına gelmiş, Ece ise annesi ile konuşurken onun kucağında uyuya kalmış babası onu kucağına alır ve yatağına yatırır ve odasından ayrılır da Ece aslında uyumamıştır.

Kalkar ve şunları yazar günlüğüne;

Biz bugün Duru gibi olup onu mutlu etmek istedik arkadaşları ile kafalarına maske takarlar başkaları. Duru arkadaşı ile dalga geçmiş ona destek olmak için kafalarına maske takmışlardır. Bu arada Seçil yanlarına gelir ve hallerine güler. Ece ise buna sinirlenip elinde bulunan maskeye yapıştırıcı döker ve Seçil'in kafasına geçirir ve bundan ders almasını ister.

Kuzucuk Panayır Hikayesi

Kuzucuk
Kuzucuk Panayır Hikayesi
Kuzucuk hamakta sallanırken birden hayale dalar, gördüğü ise elinde oynadığı topun göle kaçmasıdır. Topu almaya gider birde bakar ki panayır kurulmuş, hayal bu Kaplumbağa ise akrobatlık yapmakta. Diğer çadıra bakar Ala inek top üstünde düşmeden yürümekte sonra oradan ayrılır ve Ördekleri görür onlar ise ayaklarına uzun değnekler takmış yürümekte.

Sonra bizim İbikli'nin çadırı gözüne çarpar ve Kuzucuk, hayır diye bağırmakta sanki atlama İbikli der gibi ardından İbikli atlar yerdeki su dolu kovanın içine. Ardından bütün arkadaşları gelmiş Kuzucuk'u alkışlamaktadır. O anda yere bırakıverir kendini hamaktan düşer ve uyanır arkadaşları ona pasta yapmıştır hep beraber eğlenirler.

Canım Kardeşim Zamanı Durdurmayı Denediniz Mi?

Canım Kardeşim
Canım Kardeşim Zamanı Durdurmayı Denediniz Mi?
Galip Bey kızları Mine ve Müge'yi evin bahçesinde bulunan salıncakta sallamakta, Lale Hanım güzel bir kahvaltı hazırlamış herkes kahvaltıya diye seslenir. Salıncaktan inen Mine ve Müge yarış yapıyorlar, ben birinci oldum diye koşuyorlardır. Sandalyelerine oturmuşlar ve hep beraber kahvaltıya başlamıştırlar.

Birinci olan yarışta Mine'dir. Mıncır bu Mine var ya kendisi küçük etkisi çok büyüktür diye konuşur. Müge masada babasına baba öğretmeni kendisinden saat yapmasını istemiş bunu yaparken ise büyüklerinizden yardım alınabileceğini de söylemiş, Müge bu konuda babasının yardımını istemektedir. Mıncır ise evet saat yaparken eğleneceğimizi düşünüyorum demekte bu arada. Müge ise yapacakları saat için malzemeleri hazırlamış gereken makas, yapıştırıcı, düğme, kalem birkaç kağıt ve makara. Galip Bey, Müge'ye saati hangi şekilde yapacağını kare mi yoksa daire mi? diye sorar. Müge, daire şeklinde yapmak istediğini söyler. Bunun ardından çalışma başlar peki baba akrep ve yelkovanı nasıl yapacağız? diye sorar. Galip Bey, siz onu bana bırakın babanızla ne kadar gurur duysanız azdır der. Mine ise saatin ortasına bir düğme yerleştirmiş kenarlarına çıtalardan yapılan akrep ile yelkovan takılmıştır.

Mıncır ise işte kilit soru diyerek Galip Beyin resmini göstermekte, işte bu gördüğünüz Müge'ye verilen ödeve kendini fazla kaptırıp bir baba portresidir. Müge okuldan gelmiş içeri girer girmez kızım öğretmenin beğendi mi? diye sorar ve hep birlikte gülerler. Mıncır ise ben bu aileyi seviyorum galiba diye düşünür.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Niloya Bakarsan Bağ Bakmazsan Dağ Olur Hikayesi

Niloya Bakarsan Bağ Bakmazsan Dağ Olur Hikayesi
Niloya Bakarsan Bağ Bakmazsan Dağ Olur
Niloya dere kenarına en sevdiği pembe çiçeğini sulamak için gider. Çiçeğini çok sevip, gözü gibi bakmaktadır. Avucuna aldığı bir miktar su ile çiçeğini sularken bir taraftan da neşeli bir şarkı söyler.

Bir su verirsen çiçekler sevinir,
İki her yer yemyeşil bitki,
Üç dört beş ve güneş gerekli,
Altı kaplumbağam nereye saklandı,
Yedi bekledim hala gelmedi,
Sekiz dokuz on ne olur Tosbik’im geri dön,
Bir iki üç dört beş altı yedi sekiz dokuz on.

Küçük kız çiçeği ile ilgilenirken bir anda Tosbik’in ortalarda görünmediğini fark edip, her yerde onu aramaya başlar. Az ileride annesi ile ağabeyi arasında geçen konuşmaya kulak misafiri olur. Ağabeyi elindeki çiçeğin bir türlü açmadığını söylüyordur. Annesi ona “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” der. Bir anda Niloya’nın gözleri fal taşı gibi açılır. Annesinin söylediklerini yanlış anlar. Tosbik’e bakmadığı için onun bir dağa dönüştüğünü düşünüp, karşısındaki küçük yeşil tepeyi Tosbik zanneder. Zavallı Tosbik ne olur tekrar eski haline dön der. Onu gören ağabeyi annesini yanlış anladığını söyler. Annemin söylediği sadece bir ata sözü der. İçi bir anda rahatlayan Niloya, Tosbik’i bulunca çok Mutlu olur.

Gül ve Ece 11. Bölüm

Gül ve Ece 11. Bölüm Hikayesi
Gül ve Ece
Gül camın kenarında Tırmık’ı görür ve Ece'ye bu hasta mı? diye sorar. Onu sevmek ister ama o çok masum bakar, Ece ise oturduğu yerden fırlayarak kalkar ve Tırmık, Ece'yi görümce kucağına doğru atlar. İnsanlar gördüklerine hayvanlar ise hissettiklerine inanırlar. Mesela Tırmık seni gördüğünde katçı mı? Hayır fikrini değiştirip bana gelmedi seni ben sandı sonrada hislerine güvenerek ben olmadığını düşündü, onun için vazgeçti kucağına gelmekten vazgeçti. Dün yaptığının farkında mıydın? Ece ne yaptım ki? Daha ne yapacaksın annemin hazırladığı kışlık yiyecekler buzlukta ne varsa hepsi eridi.

Metin ise ayağını dışarıda maç yaparken ayağı krampon ayakkabısının ipine takılır ve düşer ayağı çok ağrımaktadır. O ne kokuydu öyle Gül ile Ece bunu konuşurlarken babası Ece diye seslenir, bir günde içeriye bağırmadan girsen olmaz mı? Babası nasıl böyle bir şey yaparsın? Hanım biz boşanıyormuşuz... Nine lafa girer ben burada kalıyorum diye mi? Bu kararı aldınız? Ece, ninem ve Elife teyzenin konuştuklarını duyunca ben de böyle bir karar aldım ama Ali amca da hiç sır saklamasını bilmiyor. Bir de büyük olacak bu büyüklere ne zaman güveneceğim anlayamıyorum. Elife teyze eskiden böyle miydi? Elektrikler olmazdı herkes bir arada oturur akşam yemeği sonrası muhabbet ederdi, Çocuklar ders çalışır yanlış yaptıklarında hemen büyüklere sorulurdu. Çok güzel günlerdi o zamanlar. Ece ise Ali amcasına gider ve ondan yardım ister o da yine bir yaramazlık yapacaksın beni de sana uymam için beni kandırıyorsun. Ali amca beni dinler misin? Annem ile babam her gece kavga ediyorlar. Peki kızım benle ne alakası var siz elektrikleri kapatın ama sadece siz tamir edecek şekilde eğer siz bunu yaparsanız onlar bizimle beraber bir arada kalırlar ve ayrılmazlar. Babası bu durumu öğrendikten sonra sen bizi nasıl küçük düşürürsün, yaptığının farkında mısın? Biri bizi uyandırsın bu duyduklarım çok kötü, Ece onların ne düşündüklerine önem veriyorsunuz da. Neden benim ne düşündüğüme önem vermiyorsunuz? Benim sayemde çok güzel bir gece geçirdiniz, keşke elektrikler her gece gitsin diye konuşan sen değimliydin?

Annesi o gece çocuklara şunları anlatır;
Siz küçük iken her gece size ninniler söyler sizi uyuturdum. Metin ise onlar iki tane ben niye bir taneyim deyip ağlardı. Bizim ismimizi kim verdi? Annesi biz size Gülşah ismini koyacaktık, siz iki tane olunca biz de ismi ikiye ayırdık birinize Gül diğerinize Şah ismini verdik. Şah’ın anlam karşılığı Ece olduğu için bu şekilde koyduk.

Peki benim adımı kim verdi? diye sorar Metin;
Deden Beşiktaşlı Metin'i çok severdi. Annen ile baban da dedeni kırmadı, deden ise onun adını koydu. Bu arada salona babası gelir. Ben yokken ne konuşuyordunuz? Bizim isimlerimizi kim koydu diye konuşuyorduk. Hay Allah biz size bunları daha önce anlatmadık mı? Nasıl anlatacaksın baba, herkes farklı şeylerle uğraşıyor nasıl konuşacaktık? Ninesi söze başlar Metin oğlum ben sana ninni söylerdim deden de karşında top sektirirdi, oğlum öğrensin diye hep birlikte kahkaha atarlar...

Ece ise günlüğüne şunları yazar; bir misafir geldiğinde hep beraber oturuluyor da bizim için neden vakit ayrılmıyor? Annem iş yapmasa, babam okumasa haber izlemese, ninem örgü örmese ne olurdu? Ben yanlış bir şey yapmadım sadece yanlış yolu izledim babam her zaman ki gibi bana kızdı.

Gül ve Ece 10. Bölüm

Gül ve Ece 10. Bölüm Hikayesi
Gül ve Ece
Gül kafasını yorganın altına koymuş ve yardım et Allah’ım diye dua ediyor. Çünkü çok korkuyordur, hiçbir şeyden korkmayan Gül şimdi ise korkudan titriyordur. Gül şu Asya'nın haline bak hiçbir şey anlamıyorum sinir oluyorum. Şu Zehra teyzeye ninem onunla nasıl anlaşıyor acaba, Küçükken bizi nasıl korkutuyordu hatırlıyor musun? diye konuşurlar aralarında. Ece odasına gitmek için salondan ayrılır. Gül’e ise sen de gel Asya’yı alıp odamız da oynayalım tamam mı? Kendi aralarında plan yapıp Zehra teyzeyi korkutmuşlar o da bu şaka karşısın da bayılmış ve yere düşmüştür. Annesi Zehra teyzeyi yerde görünce hemen Gül'ü çağırmış Ece nerede? diye sormuştur. Ece bir çarşaf altına saklanıp Zehra teyzeyi hayalet varmış gibi onu korkutmuştur.

Bu şakayı Gül'e de yapmış, Gül annesine bunu söylemiş ve Ece ev halkının tepkisinden kurtulamamıştır. Akşam babası eve geldiğin de Ece Ece yeter bu ses ile korkan Metin topa öyle bir vurur ki vazo yere düşüp kırılır. Senin yaptığına bak Metin bunun parasını senin harçlıklarından keseceğim, Metin se baba bari beraber ödesek der. Babası, Ece'yi uyarır bu gün yaptıklarının farkında mısın? Zehra teyzenin tansiyonu yükselmiş hastane de yatmakta, ben bir şey yapmadım aslında Zehra teyzenin yaptığı çok yanlıştı aslında. Zehra teyze gelini Asuman’a şu çocuğuna sahip çıksan bak ne yaptı Asya'ya... Hemen otur yerine bak seni öcülere veririm diyerek korkutur. Asuman gelin öcü yoktur kızım Zehra teyze yine duramaz Asya'ya sus bakalım polisi ararım seni alıp götürürler. Asuman anne neden böyle yapıyorsun? Çocuk çok korkuyor dese de Zehra teyze hala ısrarcıdır. Sus yine ağlıyorsun şimdi seni doktora götürüp iğne yaptırırım. Annesi Asya'ya anlatır, kızım doktorlar hastaları iğleştirmek için vardır. Korkutmak için değil ağlama sen, kızım bunun ardından Ece, Gül'ün kulağına fısıldar, sen Asya'yı alıp buradan çık gerisini bana bırak anladın mı şimdi beni? Baba kimmiş hatalı olan Zehra teyze mi, yoksa ben mi? Babası çok sinirlenmiş ya bir şey olsaydı annesi Ece'yi alıp onun odasına gider. Kızım Zehra teyze böyle bir hata yapsa bile sen yapmamalıydın o zaman aramızda bir fark kalır mı? Ece annesinin söylediklerini düşünüyordur. O zaman neden büyükler küçüklere doğru yolu gösterirken yanlış yapıyorlar otur yerine yoksa seni öcülere veririm gibi diyeceğine kızım kalkma yere meyve suyu dökülür deseler ben Asya'yı öğle görünce çok üzüldüm ne yapayım?

Gül ile korkuları gelmiştir. Akıllarına Zehra teyzeler bize gelirdi yada biz onlara giderdik biz korkumuzdan yerimizden kalkamazdık, nereden öcü çıkacak ne zaman polis gelip bizi götürecek ne zaman iğne yapılacak? Kımıldayamazdık bizi öyle korkuturdu ki Zehra teyze annemin de dediği gibi belki doğru yolu seçmedim ama eminim Zehra teyze bir daha öcü kelimesini ağzına alamaz. Asya da korkmadan büyür, büyükler büyüklüğünü bilsin büyük gibi davransın bizim ise küçük olduğumuzu unutmasınlar.

Niloya Sakarlığım Üzerimde Hikayesi

Niloya Sakarlığım Üzerimde Hikayesi
Niloya Sakarlığım Üzerimde
Dışarıda yağmur yağdığı için oturmaktan çok sıkılan Niloya resim yapmaya karar verir. Resmini sulu boya ile boyarken fırça bir anda elinden fırlayıp duvarı boyar. Bir anda telaşlanıp ne yapacağını düşünen küçük kız duvarı eski rengine boyamaya karar verir. Bu sırada sehpanın üzerindeki vazoya çarpıp onu kırar. Onu da yapıştırıcı ile yapıştırır. Her şeyi hallettiği için mutlulukla koltukta zıplarken bu sefer de minderi yırtar. Onu da saklar. Annesi yanına gelip havanın açtığını , isterse dışarıya çıkabileceğini söyler. Niloya çıkmak istemez. Bu sırada annesi duvardaki boya izini görüp silmek ister. Niloya ona engel olunca bu sefer de toz almak ister. Niloya ona da engel olur. Annesi minderin yırtık olduğunu fark kedince Niloya o gün yaptıklarını anlatıp annesinden özür diler. Annesi dürüst davrandığı için kızına üzülmemesini söyler. Bunun üzerine Niloya bir şarkı söyler.

Bu gün sakarlığım üstümde,
Neye dokunsam elimde kalıyor,
Hiç farkında değilim ki,
Ne yapsam her şey çığırından çıkıyor,
Düştü vazo kırıldı, eyvah minder yırtıldı,
Sakarlığım üstümde çok moralim bozuldu,
Yapacak hiç bir şey yok,
Anneme söylemek zorundayım,
Çok üzgünüm fakat anneme söylemek zorundayım,
Nasılsa bulunur bir çare,
Düzelir her şey eskisi gibi

Annesiyle birlikte duvarı temizleyip, vazoyu onarırlar. Niloya sevinçten zıplarken yere düşer. Annesine sana söylemiştim bu gün sakarlığım üzerimde der. Ben en iyisi dışarıda oynayayım deyip sevinçle bahçeye koşar.

Gül ve Ece 9. Bölüm

Gül ve Ece Hikayeleri
Gül ve Ece
Ece hay Allah niye gelmedi acaba diye merak eder. Gül ise neyi merak ettiğini sorar, tabi ki Tırmık’ı bu saatte her zaman ağacın tepesin de olurdu, şimdi ise yok diye Tırmık’ı merak ediyorum der. Belki annesine gitmiş olabilir, hiç seninle uğraşamam çok mutluyum ve kimsenin bu mutluluğumu bozmasına izin veremem der.

Nasıl yani bugün yaptıklarından sonra nasıl böyle olabilirsin? Kerem abinin halini görmedin mi? Ya kaza yapsaydı ya başına bir iş gelseydi bunları hiç düşünmüyor musun? Kapı çalar bu sefer kapıdaki Kerem Bey'dir içeri buyur ederler çok kötu görünüyor ve bir bardak su ikram edilir ve sorar Ece'nin babası hayırdır? Kerem bey Gül, Ece hanginizsiniz diye. Nasıl yani derler buraya gelene kadar kaç kaza atlattım biliyor musunuz? Babası ne diyorsunuz anlayamadım. Bir mektup gelmiştir Kerem beye, Mektupta Elife teyzenin oğlu olduğunuzu öğrendim ben onun yanına gittiğimde çok mutlu
oluyorum bize bir şeyler ikram ediyor.

Hiç vaktiniz yok mu? siz onun oğluymuşsunuz dört yıldır yalnız olduğunu öğrendim yanında kalmayı çok istiyorum ama derslerimin yoğunluğundan kalamıyorum. Sizin hiç vaktiniz yok mu, tatile hiç mi çıkmıyorsunuz? o kadar yalnız ki ama onu aramayın o size hasta olduğunu bile söylemez. Ben küçük olduğum için bunları anlamıyor olabilirim benim anlamama yardımcı olur musunuz? Siz evladınızdan ne kadar ayrı kalabilirsiniz hiç mi özlemediniz? Elife teyzenin hasta olduğunu bilmiyor musunuz? lütfen biran önce geliniz Gül, Ece.

Babası bağırır Ece Ece diye, yaptığın yanlışın farkında mısın? Elife teyze mutlu olsun diye yazdım. Mesela biz bir yere gittiğimizde ninem bizi özler yalnız kalır diye hemen eve dönüyoruz.
Elife teyze balkondan el sallar, Ece ise nasıl olduğunu sorar o ise annene sor bakalım bir işin yoksa bana uğrayabilir misin? Peki diye oradan ayrılır. Annesinin iznini aldıktan sonra Elife teyzenin yanına döner ve Ece kızım şu numarayı arayabilir misin? Ece arar ve oğlu ile konuşur ardından gelinini arar onunla da konuşur, oğlunun toplantı da olduğunu, gelini ise torununa oyun oynattığını ve müsait olmadığını söyler. Elife teyze ise bu duyduklarının karşısın da çok üzülmüştür. Duygulanır ve ardından ağlar Elife teyze benim onları ne kadar çok özlediğimin farkın da değiller kerem bey bundan sonra çok sık gelip Annemi ziyaret edeceğim ve senden çok özür diliyorum diyerek ayrılır. Ninesi, Gül ve Ece'nin yanına gelir. Hoş geldin nineciğim diye ikisi bir anda sarılırlar.

Ninesi, Ece'ye yalan söylemene baban çok üzüldü, yalan söylememeliydin kızım. Ben hiçbir şey yapmadım Nine Kerem amca söz bundan sonra sık sık geleceğim dedi ya bende çok işiniz varmış gelemezsiniz dedim. Ya babam yine sinirlendi ne yapayım dedim. Her neyse Kerem amca Elife teyzeyi götürecek artık, hiç yalnız kalmayacak ben çok özleyeceğim ama olsun yalnız kalmayacak yine o sözden kurtulamadım yaptığın yanlışın farkın da mısın?

24 Temmuz 2016 Pazar

Niloya Armut Hikayesi

Niloya
Niloya Armut
Mete ve Niloya bahçede kovalamaca oynarken Mete’nin ayağı takılıp düşer. Niloya da onun üzerine... Bu sırada ağaçta sallanan nefis bir armudu görüp yemek isterler. Fakat bir sorun vardır. İkisi de ben yiyeceğim diye tutturur. Bunun üzerine bir yarış yapıp kazananın armudu yemesine karar verirler. Yarış esnasında Niloya bir şarkı söyler.

Ağaçta bir meyve, senin mi olsun yoksa benim mi?
Birbirimizi üzmeye değer mi?
Ağaçta bir meyve biz iki kişiyiz yarışmalıyız senle,
Kim kazanırsa onun olsun meyve,
Bazen anlaşamasak da üzmeyiz birbirimizi asla,
Çaresini buluruz yine bir oyunla,
Yarışmalar yapar anlaşırız sonunda,
Çaresini buluruz yine bir oyunla,
Olmazsa paylaşır anlaşırız sonunda

Bisiklet yarışından sonra sırada çuval yarışı vardır. Onlar yarış yapa dursun Niloya’nın ağabeyi daldaki armudu koparıp yemeye başlar. Çocuklar yarışı aynı anda tamamlarlar. Birlikte yarışmak çok eğlenceli deyip gülmeye başlarlar. O kadar çok eğlenmişlerdir ki ne için yarıştıklarını bile unuturlar. Sonra armut için yarıştıklarını hatırlayıp paylaşmaya karar verirler. Ağacın dalına baktıklarında armudu göremezler. Ağabeyi armudu bilmeden yediğini söyleyip özür diler. Çocuklar bunun önemli olmadığını, önemli olanın birlikte eğlenmek olduğunu söylerler.

Niloya Karınca Hikayesi

Niloya Karınca
Niloya Karınca
Niloya sabah evinin bahçesinde Tosbik’le yakalamaca oynarken annesi gelip, çok yoruldun kızım biraz dinlen der. Bunun üzerine Niloya Tosbik,i de alıp ağacın altındaki karıncaları izlemeye gider. Onların sürekli çalıştığını görünce biz niye dinleniyoruz, biz de çalışmalıyız diye düşünüp annesine yardıma gider. Mutfakta iş yapan annesine yardım eder. Annesi kızına teşekkür edip biraz dinlenmesini söyler. Fakat Niloya karınca gibi çalışmak istediğini söyleyip arkadaşı Mete’ ye yardıma gider. Mete bahçede etrafı süsleyip akşamki oyun için hazırlık yapmaktadır. Niloya bu sırada bir şarkı söyler.

Karınca saygısı bu, benzemez hiçbir şeye,
Kocaman sevgisi vardır, herkesi alır içine,
Tabiatın sesine bak, bak ne diyor bize dinle,
Sev say ve koru, işte budur birlikte yaşamanın yolu,
Karınca sevgisi bu, benzemez hiçbir şeye,
Kocaman sevgisi vardır, herkesi alır içine,
Yüreğinin sesine bak, bak ne diyor sana dinle,
Her canlı değerli, hepsi çok kıymetli sevelim hepsini,

Mete ile birlikte bahçeyi süsleyip sandalyeleri dizerler. Herkes gelince de piyese başlarlar. Niloya karınca kostümü giyip onlar gibi çalışır. Mete ise çoban kostümü giyip uyuyordur. Karınca Niloya Mete’ye uyuma kış geliyor çalışalım der. Fakat gün boyu o kadar yorulmuştur ki kendisi uyuya kalır. Herkes gülmeye başlar. Ertesi gün Mete ve Niloya dere kenarında oturup konuşurlar. Niloya karınca da olsa biraz dinlenmek gerekmiş onu anladım der.

Rafadan Tayfa 41. Bölüm Hikayesi ( Muhteşem Yumak )

Rafadan Tayfa
Rafadan Tayfa Muhteşem Yumak
Akın o sabah pelerin ve şapkasını takmış, yine bir gösteri yapmak için ağabeylerini mahalledeki meydana toplamıştır. Yumak’ta gösteride kendisine yardım edecektir. Bütün hazırlıklarını tamamlayıp gösterisini yapması için Yumak’ı takdim eder. Yumak gösteri için pek hazır değildir. Sahneye çıkmaya çekinir. Akın’ın ısrarıyla yanlarına gelir fakat komutları yapmak istemez. Mert, Kamil ve Hayri bu durumu biraz alaya alırlar. Akın elindeki topu uzağa atıp Yumak’ tan getirmesini ister. Yumak topu yakalar fakat Akın’a getirmek yerine alıp kaçar. Akın peşinden koşup onu ikna etmeye çalışır.

Gösteriden vazgeçen Akın üzgün bir şekilde otururken ağabeyleri onu teselli etmeye çalışırlar. Kamil ve Hayri ellerinden geldiği kadar Yumak’a komutla bir şeyler yaptırmaya çalışsalar da Yumak hiçbirini yapmaz. Kamil Akın’a sen Yumak’ın bu numaraları yapabildiğine emin misin diye sorar. Akın Basri amcanın bahçesinde çalışırken hepsini sorunsuz yaptığını söyler. Daha sonra aklına bir fikir gelir. Oturdukları meydanı Basri amcanın bahçesiymiş gibi hazırlayıp, Kamil’de Basri amca yaparlar. Akın böylece Yumak’ın kendini o bahçede zannedip komutları uygulayacağını düşünür. Kamil rolüne iyice adapte olup Basri amca gibi davranmaya başlar. Bu sırada Akın Yumak’a komutları yaptırmaya çalışır fakat Yumak yapmamakta direnir.

Rafadan Tayfa
Rafadan Tayfa Muhteşem Yumak
Daha ne yapabiliriz diye düşünüp olaya Rüstem ağabeyi de dahil ederler. Kamil Basri amca gibi davranırken Mert ‘ de Rüstem ağabey olup onun gibi davranır. Yumak hala numaraları yapmak istemez. Oradan oraya koşturup durur. Eksik bir şeyler olmalı diye düşünüp bir fincan kahve ve bir radyo bulup bahçeyi tamamlarlar. Fakat bir türlü Yumak ikna olmaz. Bu sırada Akın Basri amcanın söylediklerini hatırlar. Basri amca eğer bir köpeği eğitmek istiyorsan onunla oyunlar oynamalısın demiştir. Bunun üzerine bütün çocuklar oyun eşliğinde Yumak’ı çalıştırmaya başlarlar.

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Gül ve Ece 8. Bölüm

Gül ve Ece Hikayeleri
Gül ve Ece
Gül ve Ece kendi odalarında otururlarken Ece, buldum diye bağırır. Gül, merak eder ve sorar niye gülüyorsun? o ise parasını kağıda nasıl çizdiğini öğrenmiş ardından bakkal amcanın nasıl kendi evlerine koşarak geldiğini ve nefes nefese  kaldığını söyler Gül'e. Kahkaha atarlar bakkal amca koşmaktan nasıl terlemiş kapının zilini çalarken çok yorulduğunu fark eder. Kapıyı açarlar ve başlar babasına şikayet etmeye, senin bu kızın var ya... Hangisi? der babası. Gül diye cevap verir.

Bakkal Hasan, aslın da yanlış kişiyi şikayet etmektedir. Bu afacan var ya bu afacan... Babası eee diye bu bana eski paraları yutturacağını zannetti ama ben bunlara kanmam der. Babası emin misiniz? diye sorar. Babası, Gül böyle bir şey yapmaz onun verdiğine emin misiniz? Bakkal Hasan tabii ki bana bunları o verdi der. Gül ben yapmadım baba der. Bakkal Hasan ise ben bunları karıştırıyor olabilirim ama senin adın ne diye sorduğumda bana Gül diye söyledi der. Gül kendini savunur ben bakkaldan  çıkarken Ece hesabı ödüyordu bir karışıklık olmalı. Aldıkları tamı tamına 15 lira tutmuştur. Ve hızla bakkaldan koşarak ayrılırlar Bakkal Hasan'a bu bilerek yapmıştır. Gül ise artık bu Ece'nin yaptıklarından bıkmış ve Ece’ye bağırıp yeter artık bu yaptıkların çok yanlış ve ben artık senin yaptığın yanlışlardan suçlanmaktan sıkıldım der.

Bu konuşmanın ardından nineleri yanlarına gelir. Kızım Ece, neden böyle davranıyorsun? Hasan bey hatalı olsa bile sen bunu yine de yapmamalıydın. Ece anlatmaya başlar. Mesela ben ameliyat olsam ve iyileşmeye başlamışken tekrardan mikrop kapmış olsam, sen bunun ardından doktora gidip ne yaparsın? Ninesi cevap verir. Tabi ki dava açarım  ben de Hasan amcaya o kadar söyledim beni dinlemedi. Metin ise yeter artık sen de hep başımıza böyle sorunlar açıyorsun  hem de yaptığın yanlışa rağmen.

Ece, Gül’ün yanına yaklaşır ve senden özür diliyorum, senin adını kullandım ama seni çok seviyorum. O ise ben de seni seviyorum, Ece devam eder. Haksızlık varsa asla susma tamam mı? Gül eline günlüğünü alır şunları yazar; Ece benim adımı kullanarak beni çok üzdü ardından çok rahat olduğu için ona çok şaşırıyorum nasıl böyle davranıyor?
Ece ise Bakkal Hasan’a  niye böyle davrandığını anlatır?
Bakkala bir şeyler almaya giderler, raftaki yiyeceklerin son kullanma tarihi geçmiştir. Topladığı gibi kasanın önüne bırakıverir. Hasan amca sorar niye bu kadar abur cubur aldıklarını. Yoksa kutlama mı var?

Ece sinirlenir ne kutlaması, hepsinin son kullanma tarihi geçmiş diye cevap verir. Bakkal Hasan ne var ki bunda... En fazla  iki yada üç gün olmuş raftan kaldırayım da zarar mı edeyim.
Ece sen görürsün niye böyle yaptığı mı, anladınız mı? Yiyeceklerin son kullanma tarihi geçmiyor da paranın mı geçiyor? Yine de kurtulamadım Ece yaptığın yanlışın farkında mısın sözünden. 

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Niloya Kara Denizde Bir Gemi Hikayesi

Niloya Kara Denizde Bir Gemi
Niloya Kara Denizde Bir Gemi
Mete, Niloya ve ağabeyi iskelede denizde taş sektirme yarışı yaparken bir taraftan da Niloya’nın babası ve dedesinin denizden dönmesini beklerler. Çocuklar keyifle eğlenirken bir anda hava bozar. Gök gürleyip yağmur bastırır. Mete şimşeklerden biraz korkar ama Niloya’nın ağabeyi onu sakinleştirir. Niloya babasını beklerken ağabeyinden bir hikaye anlatmasını ister. Ağabeyleri onlara Kara Deniz’de bir gemi hikayesini anlatırken Niloya hikaye kahramanlarının yerine kendilerini koyup hayal eder. Bir gün Kara Deniz’ de bir gemi çocuklara çikolata ve şeker taşırken hava bozup yağmur başlar. Kara Deniz iyice hırçınlaşıp gemiyi bir o yana bir bu yana savurur. En sonunda denizin ortasında bir adaya oturur. Sabah olduğunda tayfa karaya çıkıp yardım beklemeye başlar. Bu sırada yunus balıkları etraflarını sarıp kafalarıyla onlara yardım etmek istediklerini söylerler. Tayfa Niloya benden bir şarkı istiyorlar, eğer söylersem yardım edeceklerini söylüyorlar der ve şarkısına başlar.

Dalga dalga köpükleri,
Yunus, kalkan, hamsileri,
Çok severiz biz denizi,
Kara Deniz, Kara Deniz,
Her şeyini çok severiz,
Akın akın balıkları,
Palamut ve çupraları,
Sen hayatımda Kara Deniz,
Kara Deniz, Kara Deniz,
Her şeyini çok severiz,

Böylece yunuslar onlara yardım edip çikolata ve şekerleri çocuklara ulaştırırlar.
Bu sırada iskeleye bir gemi yanaşır. İçinden Niloya’ nın babası ve dedesi iner. Babası siz yağmurda korkmadınız mı, neden burada beklediniz diye sorar. Niloya biz burada, Kara Deniz'de bir gemide ne dalgalar, ne maceralar atlattık diye cevap verir. Bunun üzerine babası cebinden çıkardığı çikolataları çocuklara dağıtır.

Niloya Çuval Yarışı Hikayesi

Niloya Çuval Yarışı
Niloya Çuval Yarışı
Niloya arkadaşları keçi ve Tosbik’ le birlikte bahçededir. Elindeki çuval ile çuval yarışına katılmaya karar verir. Keçi bir anda elindeki çuvalı kafasına geçirip kaçar. Niloya dur keçi geri gel diye arkasından seslenir seslenir. Çuvalı keçiden geri alıp biraz zıplama alıştırması yapar. Başta biraz zorlansa da daha sonra zıplamayı öğrenir. Arkadaşı Mete de çuval yarışı için hazırlanmaktadır. Niloya onunla yarışmak için peşinden zıplamaya başlar. Keçi bir anda karşısına çıkınca ona takılıp düşer. Mete arkadaşına gülerken o da Tosbik’ e takılıp düşer. İki arkadaş aralarında eğlenirken Niloya bir şarkı söyler.

Girdim çuvalın içine,
Hoplaya zıplaya sevinçle,
Bu defa geçtim herkesi,
Hoplaya zıplaya sevinçle,
Bulutların üstünde,
Hoplaya zıplaya gezerim,
Nehrin içinde yüzerim,
Hoplaya zıplaya sevinçle,

Bütün köy köy meydanında çocuk şenliği için toplanmıştır. Niloya’ nın ağabeyi çocuk şenliğinin sunuculuğunu yapmaktadır. İlk olarak çuval yarışının yapılacağını duyurur. Yarışmacılar Niloya, Mete, Mine ve Elif yerlerini alırlar. Bütün köy onları izlerken yarış başlar. Yarışma çok çekişmeli bir şekilde devam ederken Mete bir anda düşer. Niloya arkadaşına yardım etmek için yarışı bırakır. Yarışmayı Mine kazanır. Elif ise ikinci olur. Niloya ve Mete ise üstün arkadaşlık örneği gösterdikleri için “ arkadaşlık” ödülünü kazanırlar.

Niloya Süt Hikayesi

Niloya Süt
Niloya Süt
Niloya’ nin ağabeyi hasta olmuş, evde yatmaktadır. Niloya, annesi ve babaannesi başucunda onunla ilgilenmektedir. Babaannesi ona ballı süt içersen çabucak iyileşirsin der ve süt sağmak için ahıra gider. Niloya bu durur mu o da peşinden gider. Babaanne süt sağarken Niloya da denemek ister. Yanlarında bulunan keçi ve Tosbik aralarında kovalamaca oynarken inek bir anda ürküp huysuzlanır. Niloya her ikisini de uyarıp süt sağmaya başlar. Başta biraz beceremese de sonra nasıl sağıldığı öğrenir. Daha sonra sütü sağıp ahırdan çıkarlar. Keçi ve Tosbik rahat durmayıp koşturunca Benekli huysuzlanıp ahırdan kaçar. Etrafta başı boş koşturmaya başlar. Niloya onu yakalamak için peşinden koşsa da bir türlü yakalayamaz. İnek en sonunda dağa kaçar. Onlar koştura dursun Niloya’ nın dedesi ve babası arabayla gelip neler oluyor diye sorarlar. Durum anlaşılınca da ineği yakalamak için peşinden giderler. Arkalarından bakakalan Niloya’ ya ağabeyi sütüm nerede diye sorar. Niloya çaresizlikle inek içti der. Ağabeyi inek nerede diye sorar. Niloya dağa kaçtı deyince herkes gülmeye başlar.

Yeniden keyiflenen küçük kız bir şarkı söyler.
İnek kardeş gel buraya...
Daha çok küçüğüm büyümem lazım, büyümem lazım,
Bu yüzden çok süt içmem lazım,
Hem de çok çok çok süt içmem lazım,
Annecim süt ver bana çok koştum çok yoruldum,
Dinlenmek istiyorum uyumam lazım,
Bu yüzden çok süt içmem lazım,
Karnımı doyurmak için, sağlıklı olmak için,
Süt içmem lazım, süt içmem lazım,

Dede ve babası ineği yakalayıp gelirken Niloya da sağdığı sütü ağabeyine içirir. Ağabeyi sütü içince kendini iyi hissetmeye başlayıp kardeşine teşekkür eder.

Rafadan Tayfa 40. Bölüm Hikayesi (Gezgin Ekibi)

Rafadan Tayfa Gezgin Ekibi
Rafadan Tayfa Gezgin Ekibi
Rafadan Tayfa ekibi Mert ve Akın’ ın odasında oturmuş hayal güçlerini kullanarak kendilerini yağmur ormanlarında kamp yaparken hayal ederler. Ateşin etrafında oturup ellerindeki haritaya göre yarınki rotalarını konuşurlar. Bu sırada Hayri ayağa kalkıp odada oturarak kamp yapmak nasıl hayal edilir, benim gözümde bir türlü canlanmıyor diye oyun bozanlık yapar. Mert arkadaşına hayal gücünün sınırı yoktur, biraz kendini zorla der. Kamil ona yardımcı olmak için gözlerini kapatmasını söyler. Hayri gözlerini kapatınca Kamil, duvarları taştan bir odanın ortasında büyük bir masanın üzerinde bir tabak kızarmış tavuk hayal et der. Hayri kendini kaptırıp hayale dalar. Kendimi gerçekten tavuk yiyormuş gibi hissettim der. Mert ve Kamil hikayeye odaklanırsan gözünde daha iyi canlanır derler.
Rafadan Tayfa Gezgin Ekibi
Rafadan Tayfa Gezgin Ekibi
Bunun üzerine dört kafadar yağmur ormanlarında yaptıkları kampı hayal edip maceraya başlarlar. Gece yarısı ormanda ellerinde harita ile yürürken Mert bir anda durur. Rotalarının yanlış olduğunu düşünüp bu bölgenin kırmızı ile işaretlenmiş olduğunu söyler. Kırmızı işaretli bölgenin tehlikeli bir yer olduğunu bilmektedir. Tam bu sırada etraflarını ormanın yerlileri sarar. Gezgin ekibi korkuyla birbirlerine sarılırlar. Yerlilerin dost mu düşman mı olduğunu merak ederken içlerinden bir tanesi kendilerin bilmediği tuhaf bir dille onlarla konuşmaya çalışır. Kamil aynı dille onlara karşılık verir ama söylediklerinden hiç bir şey anlamaz. Nasıl iletişim kuracaklarını düşünürken Mert’ in aklına bir fikir gelir. Bütün dünyada en iyi iletişim yolu ikramdır deyip yerlilere su böreği, sarma ve mercimek köfte ikram eder. Hayri daha fazla dayanamayıp ikramlardan bir kaç tane aşırınca yerliler onları ormanda kovalamaya başlar. En arkada korkudan gözleri kapalı koşan Kamil’ in bir anda ayağı taşa takılır ve yere düşer. Diğer çocuklar da onun üzerine... Yerlilerden nasıl kurtulacaklarını düşünmeye başlarlar. Bu sırada Mert elindeki haritada yakınlarda bir mağara olduğunu görür. Gidip mağaraya saklanırlar. Açlıktan Hayri’ nin karnı guruldamaya başlar. Tam bu sırada mağaranın dışında birilerinin geldiğini fark ederler. Onun kabile reisi olduğunu düşünüp özür dilemek için dışarı çıkmaya karar verirler.

Çocuklar hayal güçleri ile macera yaşarken Mert’ in annesi onları yemeğe çağırır. Hayal kurmayı bırakıp masaya geçerler. Masa da çeşit çeşit yemekler vardır. Hayri macera mutlu sonla bittiği için duygulanır. Sonra da sarmaları afiyetle mideye indirir.

14 Temmuz 2016 Perşembe

Niloya Gölge Hikayesi

Niloya Gölge
Niloya Gölge
Mete elinde oyuncakları ile evden çıkıp bahçede oyun oynamaya gider. Yürürken elinden oyuncağı düşer. Arkasını dönüp baktığında yerde kendi gölgesini görüp korkup kaçmaya başlar. Korkuyla kaçarken Niloya ile çarpışıp düşereler. Niloya neden böyle kaçıyorsun diye sorunca, Mete peşinde kocaman bir canavar olduğunu söyler. Niloya canavarı merak edip nerede diye sorar. Bulundukları yer gölge olduğu için gölgesi kaybolmuştur. Mete etrafına bakınıp göremeyince canavar gitmiş diye cevap verir. Bunun üzerine Niloya canavarı aramaya karar verip, bir şarkı söyler.

Yüzünü görmedim, sesini duymadım,
Daha kim olduğunu bile bilmiyorum,
Ne bağıran biri, ne kovalayan var,
Senin peşinden koşan biri mi var,
Hiç bakmadım ki, hiç korkmadım ki,
Onu hiç görmedim ki,
Canavar kardeş sen orda mısın?
Canavar mısın bunu bile bilmiyorum,
Hiç korkmadım ki, hiç korkmadım ki,
Onu hiç görmedim ki...

Birlikte etrafta canavarı aramaya başlarlar. Tekrar güneş açtığında Mete yeniden gölgesini görüp kaçmaya başlar. Niloya da peşinden koşar. Bu sırada Mete’ nin korktuğu şeyin gölgesi olduğunu fark edip arkadaşına seslenir. Mete o sadece senin gölgen der. Mete durup gölgesine bakar. Niloya arkadaşını rahatlatmak için eli ile tavşan yapıp gölgesini oynatır. Mete de eliyle bir kuş yapıp eğlenmeye başlarlar.

Niloya Mendil Kapmaca Hikayesi

Niloya Mendil Kapmaca
Niloya Mendil Kapmaca
Niloya arkadaşları ile birlikte yakar top oynarken bir anda duraklar. Arkadaşları sebebini sorunca Mete uzun süredir görünmüyor, merak ettim der. Hep birlikte Mete’ nin evine gitmeye karar verirler. Mete onları kapıda koltuk değneği ile karşılar. Niloya ve arkadaşları onu o halde görünce şaşırırlar. Ne oldu sana diye sorarlar. Mete bisikletten düştüğü için ayağı incimiştir. Mete’ yi bahçeye oyun oynamaya çağırıp , onun durumuna uygun bir oyun seçmeye çalışırlar. Bu sırada Niloya bir şarkı söyler.

Arkadaşlar hem iyi günde, hem kötü günde,
Yalnız bırakmazlar birbirlerini,
Arkadaşlar hem hastalıkta, hem de sağlıkta,
Yalnız bırakmazlar birbirlerini,
Arkadaşlar birlikte üzülürler, birlikte sevinirler,
Arkadaşlar birlikte oynarlar, birlikte eğlenirler,
Yalnız bırakmazlar sevdiklerini,

Biraz düşündükten sonra Niloya’ nın aklına mendil kapmaca oynamak gelir. Mete hakem olup mendili tutacaktır. Bu şekilde oyunlarını oynarlar. Mete arkadaşlarına beni de oyuna dahil ettiğiniz için teşekkür ederim der. Niloya sen bizim arkadaşımızsın diye cevap verir. Onlar neşe içinde oyunlarını oynarken Mete’ nin annesi de kenardan onları keyifle izler.

Niloya Havuç Hikayesi

Niloya Havuç
Niloya Havuç
Niloya bahçede arkadaşı Mete ile top oynarken annesi elinde bir sepet ile yanlarına gelir. Sepeti çocukların yanına bırakıp içeriye gider. Mete ve Niloya sepeti kimin bıraktığı fark etmemiştir. Sepetin içine baktıklarında çeşit çeşit kurabiyeler görürler. Mete bir tane yemek ister fakat Niloya buna müsaade etmez. Bize ait olmayan bir şeyi izinsiz alamayız der. Bu sırada yanlarına elinde havucu ile bir tavşan gelir. Tavşanın havucu nereden aldığını merak edip onu takip etmeye başlarlar. Tavşanın peşinden koştururken Niloya bir şarkı söyler.

Ne arıyorsun fındık bahçesinde,
Yediğin şey havuç değil mi?
Havuçları nereden alıyorsun,
Yavaş zıpla çok hızlı koşuyorsun,
Senin değilse izin istemelisin,
İşte o zaman afiyetle yiyebilirsin,
Senin değilse elini sürmemelisin,
Gel o zaman bizimle oynayabilirsin,

En sonunda tavşanı bir havuç tarlasında bulurlar. Niloya yaramaz tavşan demek havuçları buradan izinsiz alıyorsun der. Bu sırada dedesi gelip tavşana bir havuç daha verir. Böylece çocuklar tavşanın izinsiz almadığını anlarlar. Mete’ nin aklı hala sepetteki kurabiyelerdedir. Niloya sahibinin izni olmadan onları yiyemeyiz, hadi gidip oyun oynayalım der. İki arkadaş sepetin etrafında oyun oynamaya başlarlar. Ama sepetteki lezzetli kurabiyeleri bir türlü akıllarından çıkaramazlar. Bu sırada annesi yanlarına gelip neden kurabiyelerinizi yemediniz diye sorar. Çocuklar şaşırıp o kurabiyeler bizim mi derler. Biz de izinsiz almak istemedik derler. Annesi böyle düşündüğünüz için aferin size der. Çocuklar afiyetle kurabiyelerini yerler.

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Niloya Damlaya Damlaya Göl Olur Hikayesi

Niloya Damlaya Damlaya Göl Olur
Niloya Damlaya Damlaya Göl Olur
Güneşli güzel bir günde Niloya, Tosbik’ le birlikte dere kenarında uzanmış elindeki misketleri kavanoza koyar. Niloya misket biriktirmeye karar vermiştir. Diğer tarafta ağacın altında oturan ağabeyi misketleri az olduğu için üzülmektedir. Babası yanına gelip üzülme oğlum “ Damlaya damlaya göl olur” der. Onları uzaktan dinleyen Niloya babasının söylediği sözlere şaşırıp nasıl olur da damlaya damlaya göl olur diye düşünür. Tekrar uzanıp hayale dalar. Bu sırada bir şarkı söyler.

Şu yağmur damlalarına bir bak,
İnerler gökyüzünden şıp şıp,
Arkadaşlarıyla buluşunca,
Taşar dereler göl olur,
Şu yağmur damlalarına bir bak,
Tek tek inerler gökyüzünden,
Arkadaşlarına kavuşunca,
Minik damlalar göl olur,
Az olanın kıymetini bilebilsen,
Sabırlı olup biriktirebilirsen,
Azıcık azıcık zamanla çok olur,
Damlaya damlaya göl olur.

Şarkısı bittiğinde güneş yerini kara bulutlara bırakır ve bir anda yağmur yağmaya başlar. Babası ve ağabeyi içeriye kaçarken Niloya’ yı da çağırırlar. Nıloya odasının penceresinden yağan yağmuru izlerken arkasından bir su sesi duyar. Arkasını dönüp baktığında tavandan halıya su damladığını görür. Hemen telaşlanıp babasını çağırır. Çünkü aklına babasının az önce söyledikleri gelmiştir. Babası odaya gelince baba bak damlaya damlaya odam göl olacak der. Babası kızına onu yanlış anladığını söyler. O sözün anlamı sabredip biriktirirsen istediğin şeye kavuşabilirsin demek der. Bunun üzerine Niloya odasına gelen ağabeyine üzülme ben seninle misketlerimi paylaşırım der. İki kardeş sevinçle birbirlerine sarılırlar.

12 Temmuz 2016 Salı

Masa ile Koca Ayı Hokus Pokus Hikayesi

Masa ile Koca Ayı Hokus Pokus
Masa ile Koca Ayı Hokus Pokus
Dışarıda şiddetli bir şekilde gök gürleyip yağmur yağarken Koca Ayı huzurlu ve sıcak evinde kitap okumaya karar verir. Kitaplığından seçtiği bir korku kitabını alıp okumaya başlar. Kitaptan hem korkup hem de büyük bir keyif alır. Bu sırada kapı çalar. Kapıyı açtığında sırılsıklam ıslanmış Maşa’yı karşısında görür. Yaramaz Maşa şemsiyesini ters tuttuğu için şemsiyeyi kapatınca sular yere dökülür. Koca Ayı kalkıp yerleri bir güzel temizler. Daha sonra kuruması için Maşa’yı şöminenin önüne koyar. Uslu durup kendini rahatsız etmemesi için eline de bir kitap verir. Bu kitap bir sihir kitabıdır. Kitaptan etkilenen Maşa malzeme sandığını açıp işine yarar bir şey var mı diye karıştırır. Kendine bir sihirbaz şapkası, bir pelerin, bir de sihirli sopa bulur.

Artık sihir yapmaya hazırdır. Elindeki sopa ile etraftaki eşyaları büyütüp küçültmeye başlar. Bu sırada okuduğu kitaba dalan Koca Ayı Maşa’nın seslenmesiyle dikkati dağılır. Maşa yanlışlıkla kendi burnunu uzatmıştır. Koca Ayı sihirli sopanın pilini değiştirip küçük kızın burnunu eski haline getirir. Sonra da sopayı kaldırır. Bunun üzerine sihirli eldivenleri kullanan Maşa süpürgeyi hareket ettirir. Süpürge ile Koca Ayının ayağına vurup onu rahatsız eder. Koca Ayı ani bir hareketle Maşa’nın elinden eldivenleri alıp süpürgeyle onu kovalar. Maşa kaçıp bir dolaba saklanır. Dolaptan çıkınca pelerininden bir sürü tavşan çıkarır. Etrafta koşturan bir sürü tavşandan rahatsız olan Koca Ayı hepsini birlikte kapının önüne koymak ister. Dışarıda çok şiddetli yağmur yağdığı için kıyamaz ve vazgeçer. Bütün tavşanları sihirli bir kutuya koyup üçe kadar sayar. Kapısı açıldığında bütün tavşanlar yok olmuştur. Maşa’ da bu numarayı denemek ister. Koca Ayıyı kutuya koyup yok eder. Koca Ayı uzun bir girdaptan geçip kendini kutuplarda bulur.

Maşa’ dan kurtulmanın sevinci ile kitabını çıkarıp orada okumaya başlar. Bir anda Maşa’nın sesi ile yeniden irkilir. Maşa, Koca Ayının peşinden gelmiştir.

10 Temmuz 2016 Pazar

Rafadan Tayfa 39. Bölüm Hikayesi (Çember Yarışı)

Rafadan Tayfa Çember Yarışı
Rafadan Tayfa Çember Yarışı

Rafadan Tayfa Çember Yarışı - Rafadan Tayfa
Hale ve Sevim mahalledeki oyun alanında beş taş oynarken Rafadan Tayfa çocukları çember sürerek alana gelirler. Kamil çember sürmeyi yeni öğreniyordur. Kamil önde diğerleri arkada çemberin peşinde koşarken bir anda çemberi ellerinden kaçırırlar. Çember mahallede yuvarlanıp kaybolur. Etrafa dağılan çocuklar çemberi aramaya başlar . En sonunda Mert bulur. Koşmaktan yorulan çocuklar bankta dinlenmeye başlarlar. Aslında çember sürmeyi bilmeyen sadece Kamil değildir. Bu konuda diğerleri de pek iyi sayılmazlar. Hale ve Sevim sabahtan beri çemberin peşinde koşturdukları için çocuklara kızarlar. Bırakın şunu da beraber oyun oynayalım derler. Birlikte çember sürmeyi teklif ederler. Hale ve Sevim bu teklife sıcak bakmazlar fakat o kadar ısrar ederler ki çaresiz kızlar kabul eder. Fakat ellerinde sadece bir tane çember vardır. Sevim ben bu işi hallederim deyip Hale ve Akın'la birlikte Rüstem ağabeyin evine giderler. Rüstem ağabey çocukluğunda çok çember sürmüştür. Eski anılarını çocuklara anlatır. Daha sonra elinde olan iki çemberi onlara verir. Yalnız çemberin boyu Akın için faza büyüktür. Onu da hallederiz der. Doğruca Basri amcanın evine gidip kaynak makinesi ile çemberi küçültür. Bu sırada Basri amca çocuklara eski anılarını anlatır. Hale, Sevim ve Akın bize de çember sürmeyi öğret amca derler. Basri amca o işin uzmanının Rüstem ağabey olduğunu söyler.

Bir süre sonra çocuklar Rüstem ağabey ile Mert, Kamil ve Hayri'nin yanına gelirler. Rüstem ağabey çocukları toplayıp onlara çember sürmenin inceliklerini öğretir. Elinizi titretmeden çemberi dengede tutun diye tavsiyelerde bulunur. Bir süre sonra çocuklar boylarına göre çemberleri seçip sürmeye başlarlar. Daha tam sürmeyi öğrenmeden Hayri bir çember yarışı yapalım diye öneri sunar. Diğerleri önce biraz öğrenelim sonra yarışırız deyince Hayri korktunuz mu yoksa der. Rüstem ağabey yarış fikrini kabul eder. O gün, gün boyu çocuklar mahallede çember sürüp yarışa hazırlanırlar.

Yarış zamanı gelip çatar. İlk önce Hale, Hayri ve Kamil yarışacaktır. Rüstem ağabey ve Basri amca hakem olarak yerlerini alırlar. İlk yarışı arkadan gelen Hale son anda yaptığı bir manevra ile kazanır. Herkes Hale'yi tebrik ederken Hayri bu işin nasıl olduğunu düşünür. Rüstem ağabey yanına gelip çalışmayı bırakırsan böyle olur işte der. Bunun üzerine Hayri çemberi alıp kolunda çevirmeye başlar. Onu gören Kamil de çemberi belinde çevirerek eğlenmeye başlarlar.

Rafadan Tayfa 38. Bölüm Hikayesi (Masa Tenisi)

Rafadan Tayfa Masa Tenisi
Rafadan Tayfa Masa Tenisi

Rafadan Tayfa Masa Tenisi - Rafadan Tayfa
Rafadan Tayfa çocukları kendi futbol takımlarını kurmak için kolları sıvarlar. Önce yapılacaklar listesini hazırlayıp bi gözden geçirirler. Öncelikli olarak kale direkleri Rüstem ağabeyden temin edilecektir. Kırmızı beyaz forma hazırlanıp çoraplar mutlaka kırmızı olacaktır. Hayri her zamanki gibi müthiş fikirlerini söyleyip kale ağları dantelden olsun der. Bu fikir arkadaşlarını bayağı bir güldürür. Kamil taktik üzerine henüz çalışmadık deyince, Hayri saha planını hazırlamaya başlar. Kaleye kardeşi Hale'yi geçirmek ister. Mert Hale bu fikri kabul eder mi sence diye sorar. Hayri kendinden emin, siz o işi bana bırakın der. Hayri'nin oyun planını dinleyerek yollarına devam ederken, kendi futbol sahalarının üzerine koyulmuş tenis masasını görünce şaşkına dönerler.

Çocuklar masanın etrafına toplanıp incelemeye başlarlar. Hayri masayı yemek masası zannedip akşama mahallede ziyafet olduğunu düşünüp hayallere dalar. Mert öyle bir şey olsaydı mutlaka bizim de haberimiz olurdu der. Bu sırada Kamil ve Hayri masayı iki ucundan tutup kaldırmak isterler. Mert bunu yapmalarına müsaade etmez. Masanın sahibi gelinceye kadar ona dokunmamalıyız der. Kamil ve Hayri futbol oynamak istemektedir. Bunun üzerine Mert bir çözüm bulur. Cebinden çıkardığı üç tane bozuk parayı masaya bırakıp bununla oynayalım derler. Bozuk paraları birbirinin arasından geçirip gol atmaya çalışırlar. Aralarında düzenledikleri ufak turnuvayı Hayri kazanır. Her şeyi olduğu gibi sevinci de abartan Hayri koşmaya başlar. Hayri sevincini yaşarken Hale ve Sevim ellerinde kutularla oyun sahasına gelirler. Kutulardan çıkardıkları küçük fileyi masanın ortasına gererler. Raket ve topu da çıkarıp masa tenisi oynamaya hazırlanırlar. Onları seyreden Rafadan Tayfa bu sahada biz futbol oynayacaktık bu da nereden çıktı derler. Hale ve Sevim bu saha hepimiz için bizim de burada hakkımız var derler. Kamil ve Hayri futbol oynamak için tutturunca aklı selim bir çocuk olan Mert oylamaya sunalım der. Uzaktan Akın'ın geldiğini gören Hayri çoğunluk olduklarını düşünüp oylamayı kabul eder. Akın gelip arkasından yedek raketleri çıkarınca onun hangi taraftan olduğunu anlayıp hayal kırıklığına uğrar. Kendi aralarında ortak bir karar verip bir gün masa tenisi bir gün futbol oynayacaklardır. Akın ve Sevim masa tenisi oynarken gerisi bankta oturup onları seyrederler.

Masa tenisinde pek iyi olmayan Kamil'e Sevim oynamayı öğretir. Daha sonra sırayla hepsi oynamaya başlar. Başta itiraz eden Hayri bile eğlenmeye başlamıştır. Öyle ki herkes yorulup oturduğunda Hayri hala top sektirmektedir. Konu bir anda tekrar futbola gelince Hayri Hale'ye takımın kalecisi olmasını teklif eder. Hale ben bunu biraz düşüneyim der. Hayri Hale düşünürken yeniden masa tenisi oynamak ister. Kim benimle oynamak ister diye sorunca arkadan Basri amca ben der. Hayri Basri amca karşısında başarılı olacağını düşünüp oyuna başlar. Çocuklar bu maç kaçmaz deyip masanın etrafına toplanırlar. Basri amca kimsenin ummadığı kadar iyi bir oyuncu çıkar. Oyunun sonunda Hayri'yi alt edip evine döner. Çocuklar şaşkın şaşkın arkasından bakarken Basri amcanın bu kadar iyi bir oyuncu olacağı aklımıza gelmezdi derler. 

Rafadan Tayfa 37. Bölüm Hikayesi (Çöl Sıcağı)

Rafadan Tayfa Çöl Sıcağı
Rafadan Tayfa Çöl Sıcağı

Rafadan Tayfa Çöl Sıcağı - Rafadan Tayfa
Çok sıcak bir günde Kamil sipariş dağıtmaktadır. Hava o kadar sıcaktır ki Kamil'in elinden yere düşen yumurta bile kaldırımda pişer. Bütün mahalleli evine kapanmıştır. Kamil sıcaktan bitkin bir şekilde yürürken arkadaşları da terasta onu beklemektedir. Hale, Sevim ve Mert terasın üzerine çadır yapıp güneşten korunmaktadır. Aşağıda Kamil'in bitkin bir halde gelmekte olduğunu görünce kağıttan bir şapka yapıp aşağıya atarlar. Kamil şapkayı takınca biraz kendine gelir. Hemen terasa çıkıp kızların verdiği suyu içip serinler. Mert bu sıcakta şapka takmadan dışarı çıktığı için arkadaşına biraz çıkar. Bu sırada Akın elinde bir sürahi buz gibi limonata ile gelir. Herkesin bardağına doldurduktan sonra Hayri nerede diye sorarlar.

Hale dükkana malzeme bırakacaktı ama daha gelmedi der. Tam bu sırada sokağın başında tıpkı Kamil gibi Hayri de bitkin bir şekilde görünür. Sıcakta adım atmaya mecali bile kalmamıştır. Dükkanda baklava yedikten sonra güneşin altına çıktığı için dili damağı kurumuştur. Buna da bir çözüm bulan Mert aşağıya bir şişe su atar. Hayri suyu içince kendine gelir. Sürahilerde su kalmadığını gören kızlar aşağıya su getirmeye giderler. Bu sırada ağzında boş su kabı ile Yumak gelir. Halinden çok susadığı belli olan Yumak'a Akın su verir. Yumak aceleyle suyunu içerken Akın bir anda durgunlaşıp derin düşüncelere dalar. Onun bu halinden habersiz Hayri çok sıkıldığını bu çöl sıcağında terasta mahsur kaldıklarını söyler. Onlar aralarında konuşurken Mert Akın'ın durgun halini görüp neyin var, niye öyle daldın diye sorar. Akın bu gün bu sıcakta bir bardak suyun  ne kadar önemli oduğunu anladım, peki ya bu sıcakta sokak hayvanları ne olacak der. Daha sonra aklına bir fikir gelip bir anda fırlayıp gider. Bir süre sonra elinde bir sürü su kabı ile gelip hadi sokak hayvanlarına su dağıtalım der. Nasıl olsa sizin de oturmaktan canınız sıkılmıştı hem oyalanmış olursunuz der. Kafalarına gazete kağıdından yaptıkları şapkaları takıp sokağa çıkarlar. Mahallede dağılıp her köşeye su kabı bırakıp kovalarla taşıdıkları suyla doldururlar.

Kızlar ellerinde dondurma ile terasa gelirler. Çocukların orada olmadığını görüp sokağa çıkıp beklemeye başlarlar. Bu sırada dondurmalar erimiştir. Nerede olduklarını merak ede dursunlar, sokağın başından sıcakta hayvanlar için iyilik yapmanın haklı gururunu yaşayan Rafadan Tayfa görünür. Kızların yanına gelen tayfa Akın bizlere susuzluğun sadece insanlar için olmadığını hatırlattı. Sokak hayvanları için mahalleye su dağıttık derler. Hale biz de sizin için dondurma getirmiştik ama sıcaktan eridi deyince Hayri bir anda bayılır. Sevim başına güneş geçtiği için bayıldığını zanneder fakat Hayri dondurma yiyemediği için üzüntüden bayılmıştır.

Rafadan Tayfa 36. Bölüm Hikayesi (Rüya Peşinde)

Rafadan Tayfa Rüya Peşinde
Rafadan Tayfa Rüya Peşinde

Rafadan Tayfa Rüya Peşinde - Rafadan Tayfa
Hayri mahallede ağacın altında uykuya dalmıştır. Rüyasında mahallenin boş sokaklarında dolaşıyordur. Akın, Hale ve Sevim'in konuşmalarını duyar fakat kendilerini bir türlü bulamaz. Boş sokaklarda oradan oraya koştururken Karşısında Kamil'i görür. Kamil gözleri kapalı bir şekilde sipariş dağıtmaya çıkmıştır. Hayri sokakta arkadaşına rastladığı için çok mutlu olup yanına gider. Fakat her yaklaştığında Kamil yok olup sokağın diğer tarafında belirir. Bu şekilde Kamil'i yakalamaya çalışır. En sonunda yanına gelip dikkatlice baktığında Kamil gözleri kapalı uyuyordur. Kamil Hayri'ye bir nar verip yeniden kaybolur. Hayri arkadaşının nereye kaybolduğunu merak ede dursun sokağın başından Mert bir yazı tahtasını sürüyerek kendisine doğru getirmektedir. Hayri bu yazı tahtası da neyin nesi diye sorduğunda Mert ben bilmem bu senin rüyan diye cevap verir. Tahtanın üzerinde yarım kalmış matematik işlemleri vardır. Mert tahtayı bırakıp oradan uzaklaşır. İyice kafası karışan Hayri arkasını döndüğünde bu kez de Akın'la karşılaşır. Akın'ın elinde üzeri kapaklı bir tepsi vardır. Hayri demek bana da getirdin der. Akın evet ama yalnız sana değil bütün herkese getirdim der. Hayri tepsidekini çok merak etmiştir. Akın ne olduğunu söylemez fakat paylaştıkça çoğalan bir şey olduğunu söyler. Hayri tam eğilip kapağı açacaktır ki Yumak'ın sayesinde uykusundan uyanır.

Uyandığında yanında Yumak ve Akın vardır. Hayri rüyanın devamını merak ettiği için yeniden uyumaya çalışır. Bir türlü uykuya dalamaz. Bunun üzerine oradan uzaklaşıp sessiz bulduğu her yerde uyuyup rüyasına geri dönmeye çalışır fakat bir türlü başaramaz. Çaresiz tekrar Akın'ın yanına döner. Akın Hayri'nin rüyasını çok merak edince Hayri rüyayı baştan sona anlatmaya başlar. Rüyanın sonunda tepsinin içinde ne olduğunu çok merak etmektedir. Akın biraz düşünüp gördüğü nar, yazı tahtası ve tepsi arasında bir bağlantı olabileceğini, tüm bunların bir şifre olabileceğini söyler. Bu gizemli rüyayı aydınlatmaya kararlı olan Hayri hemen işe başlayıp şifreyi çözmek ister. Akın'ı da alıp soluğu Kamil'in yanında alır. Kamil bakkal dükkanında siparişlerle uğraşıyordur. Çalan telefonların, verilen siparişlerin ardı arkası kesilmez. Akın ve Hayri çaresiz onun işinin bitmesini beklerler. Kamil'in işleri o kadar yoğundur ki bir anda kendini de ona yardım ederken bulur. Hayri en sonunda Kamil'i yakalayıp sipariş biraz beklesin önce beni dinle der. Bu sırada sipariş dağıtmaya çıkan Akın Mert'le birlikte geri gelmiştir. Herkesi bir arada yakalayan Hayri onlara da rüyasını anlatır. O anlatırken arkadaşları gülmeye başlar. Senin rüyanda gördüğün şeylerin sebebini biz nereden bilelim derler. Hayri ısrarla şifreyi çözelim dese de Mert annem aşure yaptı onu dağıtmam lazım gitmeliyim der. Bunun üzerine Kamil mahallede herkesin tepsi tepsi aşure dağıttığını çünkü aşure ayının geldiğini söyler. Bir anda Hayri'nin kafasında bir ışık yanar. Rüyasının anlamını şimdi çözmüştür. Bu rüya aşure ile ilgilidir. Aşurenin üzeri narla süslenip tepsilerle tüm mahalleye dağıtılır. Mert yazı tahtası ne alaka o zaman diye sorunca Hayri aşureyi dağıtmak için bir sistem oluşturduğunu onu da tahtaya yazdığını söyler. Böylece rüyanın sırrı çözülmüştür.

Bir süre sonra meydanda toplanan çocuklar yapılan aşureleri tüm mahalleye dağıtmaya başlarlar. Kimlere verilip verilmediğini belirlemek için yazı tahtasını kullanırlar.

Rafadan Tayfa 35. Bölüm Hikayesi (Anı Rozetleri)

Rafadan Tayfa Anı Rozetleri
Rafadan Tayfa Anı Rozetleri

Rafadan Tayfa Anı Rozeti - Rafadan Tayfa
Kamil Hayri  ve Mert terasta kendileri için özel bir değeri olan rozetlerini parlatmaktadır. Rozet parlatırken Hayri bir anda yemek hayali kurmaya başlar. Arkadaşları onu daldığı hayalden çıkarmaya çalışsalar da bir türlü başaramazlar. Çünkü söz konusu yemekse Hayri her zamanki gibi hayal kurmayı da abartır. Neyse ki Akın'ın gelmesiyle Hayri hayalinden uyanır. Akın burada ne yaptıklarını sorunca rozetlerini parlattıklarını söylerler.

Bu rozetler kendileri için büyük önem taşımaktadır. Örneğin üzerinde kalem resmi olan rozet Mert'e aittir. Bütün bir dönemi tek bir kere uç kırmadan bir kalemle geçirdiği için arkadaşları ona kalem resimli rozet takmıştır. Üzerinde futbol topu resmi olan rozet ise Kamil'indir. Bu rozeti mahallenin gördüğü en hızlı vuruşu yaptığı için kazanmıştır. Topa öyle hızlı vurmuştur ki çarptığı duvar çatlamıştır. Üzerinde biber resmi olan rozet ise Hayri için hem çok güzel hem de çok acı bir anıyı simgeliyordur. Kamil Hayri'nin anısını şöyle anlatır. ''Bir gün mahallede oyun oynarken Hale ve Sevim ellerinde küçük bir torba ile gelirler. Torbanın içinde Sevim'in babaannesinin gönderdiği süs biberleri vardır. Biberler öyle acıdır ki kimse yemeye cesaret edemez. her konuda hemen öne atlayan Hayri ben o biberi yerim deyip eline alır. Yememesi için ne kadar uğraşsak da dinlemez ve ağzına atar. Atmasıyla suratı kıpkırmızı olup, kulaklarından dumanlar çıkar. Böylece Hayri mahallenin en acı biberini yiyen kişisi seçilip bu rozeti almaya hak kazanmıştır'' Akın dinlediklerinden fazlasıyla etkilenir. Artık acı biber yemiyorsundur herhalde diye sorar. Hayri bu hemen gaza gelip ipte asılı süs biberlerinden birini yer ve yeniden bağırmaya başlar. Arkadaşları bir kaç damacana su içirip onu kendine getirirler. Bu sırada Akın üzgün bir şekilde oturmaktadır. Ağabeyleri neden durgunlaştın diye sorarlar. Akın rozetleriniz ve anılarınız çok güzel. Benimde bir rozetim olsun isterdim der.

Aradan biraz zaman geçip tekrardan mahallede toplanırlar. Akın için rozet almayı gerektirecek anıları düşünüp hatırlamaya çalışırlar. Tam bu sırada Hale ve Sevim gelip Akın'a bütün mahalle seni konuşuyor sen neler yaptın böyle derler. Akın söylediklerine bir anlam veremeyip ne yapmışım ben diye sorar. Sevim yolun üzerindeki karıncalar ezilmesin diye onlara borulardan tüp geçit yapmıştın, balkondan düşen kuş yuvasını tek bir yumurtayı kırmadan kurtardın, yan apartmandaki teyzenin kaçan kuşunu yakaladın yetmez mi der. Bunun üzerine Ağabeyleri geçen gün Yumak hasta olduğunda onu kucağında veterinere götürdün derler. Bütün bunlardan dolayı senin içinde bir rozet hazırladık derler. Akın sevinçle rozetini aldığında üzerinde bir köpek patisi resmi görür. Çok mutlu olmuştur. Ağabeyleri hayvanlar için bu kadar duyarlı olduğun için bu rozeti almaya hak kazandın derler.

4 Temmuz 2016 Pazartesi

Rafadan Tayfa 34. Bölüm Hikayesi (Tiyatro Kulübü)

Rafadan Tayfa Tiyatro Kulübü
Rafadan Tayfa Tiyatro Kulübü
Mert, Hayri ve Kamil dükkanda kendi aralarında isim şehir oyunu oynamaktadırlar. İsim şehir seçilen harften isim, şehir, eşya, hayvan ve bitki türetilen bir oyundur. Çocuklar dalmış oyunlarını oynarken karşı kaldırımdan kocaman bavulları sürüyerek taşımaya çalışan Hale ve Sevim'i görüp yanlarına giderler. Bavulların içinde ne olduğunu sorarlar. Sevim okulun tiyatro kulübünün kostümlerini onarıp ütülemek için getirdiklerini söyler. Çocuklardan yardım isteyince Hayri bir bahane üretip kaçmaya çalışsa da Mert ve Kamil onu kolundan yakalarlar.

Bin bir zorlukla valizleri Mertlerin evine taşıyıp bir an önce işe koyulurlar. Sevim ve Hale sökük olan kostümleri dikerken, diğerleri de kostümleri yıkayıp asarlar. Mert bu kadar uğraştıktan sonra bir tiyatro oyunu da biz mi sergilesek diye öneride bulunur. Sevim o işin o kadar kolay olmadığını, bunun için bir sahne, senaryo yönetmen gibi unsurların olması gerektiğini söyler. Daha sonra Mert ve Akın terasa çamaşır asmaya çıkarlar. Kendi aralarında bir yönetmende olması gereken özellikleri konuşurlar. Onları dinleyen Hayri her zamanki gibi atlayıp olaya el koyar. Daha sonra yanlarında bulunan tiyatro dekor malzemelerini tamir etmeye başlarlar. Diğer taraftan aşağıda kızlarla birlikte sökük onarmaya çalışan Kamil ipliği iğneden geçirmeyi bir türlü beceremez. Öyle ki uğraşları sonucunda ipi ellerine dolayıp kör düğüm olur. Zaman ilerledikçe bütün kostümleri onarıp ütülerler. daha sonra sokağa çıkıp sergileyecekleri tiyatro oyununu seçmeye çalışırlar. Mert komedi olmasını isterken, Kamil macera olmasında diretir. Hayri eline aldığı romanı gösterip ben bunu tiyatro oyununa çevirebilirim bunu sergileyelim der. Bu sırada Akın gelip hepsinin eline birer yazılmış orta oyunu senaryosu dağıtır. Çocuklar şaşkınlıkla bunları nereden buldun diye sorarlar. Akın tabi ki oyunumuzun yönetmeninden der ve karşıdan gelmekte olan Basri amcayı gösterir. Basri amca çocukların yanına gelip zaman kaybetmeden orta oyununun provalarını yapmaya başlarlar. Çocuklar etraflarında duran hayali eşyaların çevresinde bir fotoğrafçıda geçen oyunu sergilemeye başlarlar. Ufak tefek sorunlar yaşasalar da provayı başarıyla tamamlarlar. Prova esnasında ellerindeki metinleri okuyarak çalışmışlardır. Basri amca iki gün sonra ilk gösterinizi yapacaksınız, elinizdeki metinleri bir an önce ezberleyin deyince Hayri hemen itiraza başlar. Çünkü en çok konuşma metni kendindedir. Arkadaşları keyifle ona gülmeye başlar. 

Rafadan Tayfa 33. Bölüm Hikayesi (Dünya Rekoru)

Rafadan Tayfa Dünya Rekoru
Rafadan Tayfa Dünya Rekoru
Rafadan Tayfa evlerinin terasında oturmuş Akın'ın elindeki Guinnes Rekorlar Kitabını incelemektedir. Akın dünyanın en uzun boylu adamının 2.5 metre uzunluğunda olduğunu okuyunca Hayri hemen hayale dalar. Eğer ben o kadar uzun olsaydım kesin basketbolcu olurdum der. İyice havaya giren Hayri bir dünya rekoru kırmak istediğini söyler. Arkadaşlarından kitaptan bir rekor seçmelerini ister. Bunun üzerine Akın Uzak Doğulu bir adamın çubukların üzerinde 24 tabak çevirdiğini okur. O da bir şey mi diyen Hayri etraftan bulduğu beş çubuğa saksı altlıklarını koyup çevirmeye başlar. Fakat bir anda ayağı kayınca bütün tabaklar yere dökülür. Arkadaşları gülerken Akın on dokuz tane daha eklersen rekoru kırabilirsin der.

Öğle yemeğinden sonra sokağa çıkan çocuklar bankta boş boş otururlar. Aklı hala rekor kırmakta olan Hayri hala bir rekor konusu düşünmektedir. Bu sırada karnı tekrar acıkınca Mert onunla dalga geçer. İstersen en çok yoğurt yeme rekoru kırabilirsin der. Hayri kendi kendine düşünür. Mert'in ezberi çok kuvvetlidir. Kamil hesap kitap işlerinde çok iyidir. Akın deseniz yaşadığı gördüğü hiçbir şeyi kolay kolay unutmaz. Fakat kendisinin böyle özellikleri yoktur. Bu sırada elinde kitabı ile Akın gelir. Mert ezber ve rakam hesaplama ile ilgili kırılmış rekor var mı bir bak der. Akın onunla ilgili rekorları bulur bulmasına ama açıklamasına izin vermeden  rekorlar üzerinde hepsi çalışmaya giderler.  Kamil dükkana gidip kronometresini çalıştırıp alt alta rakamları kafasından toplamaya çalışır. Bu sırada Hayri gelip onun çalışmasına engel olur. Kıracağım rekoru buldum der. Adamın biri 2 dakikada 34 balon şişirmiş, ben daha fazlasını yapıp dünya rekoru kıracağım der. Bunun üzerine Kamil hadi bir deneme yapalım deyip kronometreyi çalıştırır. Hayri hızla balonları şişirmeye başlar. Süresi bittiğinde sadece 14 balon şişirmiştir.

Diğer taraftan Mert, Akın, Hale ve Sevim mahallede Mert'in rekor denemesi üzerinde çalışmaktadır. Mert alt alta tam 44 kelimeyi hafızasına almıştır. Dünya rekorunun 60 civarında olabileceğini düşünür. Gerçek rakamı Akın bilmektedir fakat konuşmasına bir türlü izin vermediklerinden susar. Bu sırada Hayri yanlarına gelip sayemde herkes rekor denemesi çalışıyor ben hala bir konu bulamadım diye yakınır. Sevim Hayri'ye üzülmemesini, kendisininde dünya rekortmenlerini keşfeden kişi olarak kitapta yer alabileceğini söyler. Bunu duyan Hayri yeniden havaya girip o zaman sizi ben çalıştıracağım der. Çocuklar son hız rekor denemelerine çalışırken Akın gelip onları anons eder. Haydi artık rekor denememizi yapalım der.  Beş dakika içinde Kamil ezberden toplama işlemi yaparken Mert'de 66 kelimeyi ezberler. Süre bittiğinde ikisinin de sonuçları doğrudur. İki kafadar dünya rekoru kırdıklarını düşünüp sevinirler fakat gerçek rekorun kaç olduğunu bir tek Akın bilmektedir. Bu sırada Rüstem ağabey yanlarına gelip neler olduğunu sorar. Sevim bizim çocuklar dünya rekoru kırdı onu kutluyoruz der. Rüstem ağabey dünya rekoru kırabilmek için rekoru yetkililerin önünde kayıt altında kırmak gerekir der. Akın sabahtan beri söylemeye çalışıyorum ama beni bir türlü konuşturmadınız der. Her ikiniz de gerçek dünya rekorlarının ancak yarısına kadar ulaştınız deyince çocuklar bir anda kalakalırlar. Mert ve Kamil o kadar şeyi tekrardan çalışamayız deyip vazgeçerler. Rüstem ağabey çalışırsanız elbette bir gün başarırsınız diye onları cesaretlendirir.

Rafadan Tayfa 32. Bölüm Hikayesi (Rafadan Taşımacılık)

Rafadan Tayfa Rafadan Taşımacılık
Rafadan Tayfa Rafadan Taşımacılık
Basri amca evini boyatmak için evindeki eşyaları bahçeye taşıtmaktadır. Rüstem ağabey, Mert, Hayri ve Kamil ona yardım etmektedir. Basri amca ve Rüstem ağabey büyük eşyaları taşıdıktan sonra içeride kalan küçük parçaları Rafadan Tayfa taşımaktadır. Basri amca eşyaları neredeyse antika değerinde olduğu için biraz titizlenmektedir. Gözü sürekli çocukların üzerinde olduğu için çocuklar bir türlü rahat edemeyip hep sakarlık yaparlar. Basri amca sürekli söylenip dikkatli olmalarını ister. Çocuklar bu durumun kendilerini biraz gerdiğini Rüstem ağabeye söylerler. Gözü hep üzerimizde olduğu için rahat taşıyamıyoruz derler. Bunun üzerine Rüstem ağabey Basri amcaya biz boyaları almaya gidelim çocuklarda kalan eşyaları taşısınlar der. Basri amca onları yalnız bırakıp gitmek istemese de çaresiz kabul eder. Bir şeyler kırılır diye gözü arkada kalmıştır. Onlar gittikten sonra rahat bir nefes alan çocuklar artık rahat rahat çalışabiliriz diye düşünürler. Hayri eline aldığı çok eski ve Basri amca için çok değerli olan bir tabakla oynamaya başlar. Bir anda tabak elinden kayıp düşerken Mert son anda yakalar. Hayri derin bir nefes alır. İşe devam edeceklerdir ki Hayri'nin yine karnı acıkıp guruldamaya başlar. tam bu sırada Akın elinde bir tepsi lahmacun ile gelir.

Çocuklar evde oyalana dursun Basri amca boya almaya gitmekten vazgeçip eve doğru gelmektedir. Rüstem ağabey onu durdurmaya çalışır. Bırak çocuklar rahat rahat çalışsın biz boyalarımızı alalım der. Basri amca ben size rahatsızlık mı veriyorum diyerek biraz alınır. Rüstem ağabey kendisini yanlış anladığını çocukların gözler üzerilerindeyken rahat çalışamadıklarını söyler. Bunun üzerine Basri amca çaresiz geri dönüp boya almaya gider.

Çocuklar evde lahmacunu yeyip üzerine de ayran içince üzerilerine bir ağırlık çöker. Hepsinin uykusu gelmiştir fakat başladıkları işi bitirmek istemektedirler. Onlar kendi aralarında koydukları kuralları tekrar ederken Akın'da Basri amcanın ses kayıt cihazıyla oynamaktadır. Mert kuralları tekrar sayıp işe koyulurlar. Eşyaları sırayla taşımaya devam ederler. Bir ara Mert ve Hayri büyük bir yorganı sarıp dışarıya çıkarırken Hayri'nin yemek yemekten şişmiş göbeği yüzünden kapıya sıkışırlar. Akın'ın da yardımıyla yorganı dışarıya çıkarırlar. Yorgan açıldığında hepsi şaşkına döner çünkü Kamil kıvrılıp içinde uyumaktadır. Arkadaşlarının seslenmesiyle bir anda uyanıp kendine gelir. Kendi aralarında hem eğlenip hem eşya taşırlar. Arada küçük sakarlıklar da yapmaz değiller tabi. İş bittiğinde hiç bir şey kırmadıkları için derin bir nefes alırlar. Kamil sevinçle zıplarken bir anda dolaba çarpar. Dolap diğer eşyaların üzerine doğru yan yatar. Yumak'ın sesi yıkılmakta olan eşyaların altından gelince endişelenip onu çıkarmaya çalışırlar. Bu sırada Basri amca ve Rüstem ağabey boyalarla birlikte gelirler. Basri amca yan yatmış dolabı görünce ben sana demedim mi onları yalnız bırakmayalım diye der. Hayri hiç bir şey kırmadık Basri amca deyince Basri amca, eşyanın zararı yok evlat size bir şey olmasından korktum ben der. Hiçbir eşyanın kendilerden daha değerli olmadığını söyler. Hepsi büyük bir sevgiyle Basri amcaya sarılır. Rüstem ağabey boyayı bitirelim lahmacunun yanında tatlılar da benden deyince Hayri sevinçle boya fırçasını alıp bir an önce işe koyulmak ister.

Rafadan Tayfa 31. Bölüm Hikayesi (Trafik Haftası)

Rafadan Tayfa Trafik Haftası
Rafadan Tayfa Trafik Haftası
Mert ve Kamil mahallede oturmuş okuldan gelecek olan haberi beklemektedir. Her ikisi de trafik haftası için müdür beyin seçtiği trafik sorumlusunun kim olduğunu merak etmektedir. Sokağın başında üzgün bir şekilde Akın görünür. Çocuklar merakla fırlayıp kimin seçildiğini sorarlar. Akın üzgün bir şekilde kendisinin seçilmediğini söyler. Mert o halde müdür bey kimi seçti diye sorar sormaz diğer taraftan eğlenerek koşan Hayri görünür. Hepsi bir anda Hayri mi seçildi yoksa diye şaşırırlar. Hayri yanlarına gelip kendisinin seçildiğini mahallenin ve okulun trafik sorumlusu olduğunu söyler. Her adımlarını dikkatle takip edeceğini söylerken Kamil, eyvah ki ne eyvah şimdiden havaya girdi bile der.

Hayri trafik şapkasını takıp sokağın köşesinde işe koyulur. Gözüne ilk kestirdiği kişiler Hale ve Sevim olmuştur. Kızlar karşıdan karşıya geçerken Hayri elindeki düdüğü öttürüp onları korkutur. Yanlarına gelip siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz der. Kızlar karşı kaldırıma geçeceklerini söyleyince Hayri onlara trafik kuralını hatırlatır. Karşıya geçerken önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakıp öyle geçmelisiniz der. Kızlar Hayri'nin tavrına biraz kızıp dediklerini yaparak karşıya geçerler. Kızlar gittikten sonra Rüstem ağabey yanına gelip ne yaptığını sorar. Hayri okulun ve mahallenin trafik sorumlusu seçildiğini söyler. Rüstem ağabey aman Hayri gözünü dört aç diye tavsiyede bulunur. Hayri havaya girip sen hiç merak etme ağabey der ve gözüne kestirdiği Kamil'in yanına koşar. Kamil elinde siparişlerle kaldırımda yürümektedir. Eli kolu dopdolu olan Kamil'in yanına gidip trafik kuralını ihlal ettiğini söyler. Bu kadar yükle trafiğe çıkılmaz der. Kamil ben kamyon muyum ne ihlali diye kızar Hayri'ye. Hayri hemen gidip bir el arabası bulur. Bütün siparişleri içine doldurup Kamil'in o şekilde gitmesine izin verir. El arabasını sürmekten kolları yorulan Kamil kızarak gider.

Aradan biraz zaman geçince Hayri bu kez de Akın ve Mert'in eline boya ve fırçaları verip mahallenin bazı yerlerine yaya geçidi çizdirir. Boya bitip de iş yarım kalınca  Hayri yine abartmaya başlayıp kafasına göre kurallar uydurur. Mert bu duruma kızsa da Hayri, herkes bu kurallara uyacak arkadaş der. Tam bu sırada karşılarından Basri amca gelir. Mert Hayri'ye hadi bakalım kendi kurallarını Basri amcaya uygula da görelim der. Hayri yutkunarak Basri amcanın yanına gider. Mahalleye yeni yaya geçidi yaptırdığını açılışını da kendisinin yapmasını istediğini söyler. Daha sonra yaşlı  adamı kolundan çekiştirerek karşıya geçirmeye çalışır. Basri amca o tarafa değil ben diğer tarafa gitmek istiyorum dese de Hayri dinlemez. Yeni boyanan yaya geçitlerinden ayakkabılarının altı boya olunca Basri amca iyice sinirlenip kızar.

Mert ve Akın bakkala gidip olanları Kamil'e anlatıp gülerken Hale ve Sevim'de gelir. Ellerinde Hayri'nin kurallara uymadıkları için verdiği trafik cezaları vardır. Mert Hayri her zamanki gibi işi biraz abarttı, kendisine verilen görevin dışına çıkmaya başladı der. Daha sonra aklına bir fikir gelir. Bildiğimiz halde kurallara uymadığımız için Hayri böyle davranıyor. Biz kurallara uyarsak ona da yapacak bir iş kalmaz der.

Bütün çocuklar mahalledeki yerlerini alıp trafik kurallarına uyarak karşıdan karşıya geçmeye, birbirlerine yol vermeye ve kaldırımın sağından yürümeye başlarlar. Bu şekilde Hayri'ye büyük bir ders verirler. Biz trafik kurallarını yeni öğrenmiyoruz bunları zaten biliyorduk derler. Kendisine yapacak bir iş kalmadığını gören Hayri yeteer diye bağırır.

Ertesi gün Mert ve Kamil sokaktaki bankta otururken Hayri elinde bir sürü kağıt ile gelir. Çocuklar onların ne olduğunu sorunca Hayri, müdür beyin verdiği emniyetten gelen teşekkür belgesi olduğunu söyler. Diğer kağıtlar da Hayri'nin kurallara uydukları için arkadaşlarına hazırladığı teşekkür belgeleridir. Hayri Akın nerede diye sorduğunda arkalarında yeni trafik sorumlusu seçilen Akın'ı görüp olamaaaz diye bağırırlar.

Rafadan Tayfa 30. Bölüm Hikayesi (Maket Ev)

Rafadan Tayfa Maket Ev
Rafadan Tayfa Maket Ev
Hayri ve Kamil mahalledeki eski kamyonetin üzerinde korsancılık oynamaktadır. Hayri kaptan Kamil'de tayfası olmuştur. Çocuklar gemiyle okyanusta hazine avına çıkmış korsan olduklarını hayal ederler. Yumak'ta oyunlarına dahil olur fakat çok geçmeden Hayri'nin mendilden yaptığı bayrağını alıp kaçar. Oyuna kendilerini kaptırdıkları sırada sokağın başından Mert onlara seslenir. Size bir sürpriz hazırladım, az bekleyin sakın peşimden gelmeyin diye seslenir. Fakat Hayri ve Kamil ne dediğini bir türlü anlayamazlar. Mert'in gizemli bir şeyden bahsettiğini zannedip soluğu Mertlerin evinde alırlar. Kapıyı onlara Akın açar. Hayri Mert'in gizemli bir şeylerden bahsedip gittiğini, o yüzden gizemi çözmek için geldiklerini söyler. Akın anlattıklarına bir anlam veremez fakat durum onuda düşündürmeye başlamıştır. Mert'in geldiğinden beri terasta bir şeylerle uğraştığını, garip bir hali olduğunu söyler. İyice meraklanan çocuklar hemen terasa çıkarlar. Gördükleri şey karşısında hepsi de şaşkına döner. Mert oturdukları apartmanın birebir aynısı maketini yapmıştır. Öyle ki apartmanın içine arkadaşları ve kendisinin maketlerini de yerleştirmiştir. Çocuklar merakla maketi incelemeye başlarlar. Maketin önündeki kapağı açıp içindeki kendi maketlerini görürler. Kamil gizem bunun neresinde diye sorunca düşünmeye başlarlar. İlk önce Kamil kendi fikrini anlatmaya başlar. Maketteki çocuklar kendi aralarında yeni keşfettikleri çevre dostu yakıtın formülünün çalındığını onu kimin çalmış olabileceğini düşünmektedirler der. Bu fikre Akın ve Hayri çok gülerler. Bunun çok saçma olduğunu söyleyince Kamil kızar. Ne güzel çözüyordum gizemi diye çıkışır.

Daha sonra Hayri gizem hakkındaki fikrini sunar. Maketteki çocuklar kendi aralarında nadir bir ağaçta yetişen bir sepet kirazın nereye kaybolmuş olabileceğini tartışıyorlar der. Onun fikrinin daha saçma olduğunu düşünen Akın ve Kamil katıla katıla gülmeye başlar. Bu kez de Hayri sinirlenmeye başlar. Hayri ve Kamil kendi aralarında kimin fikri daha saçma, kiminki daha mantıklı tartışması yapmaya başlarlar. Akın araya girip ikisinin hayalini beraber kulanıp bir fikir ürettiğini söyler ve anlatmaya başlar. Maketteki çocuklar kendi keşfettikleri çevre dostu yakıtın çalındığını, bu yakıtın özel bir ağaçta yetişen kirazlardan yapıldığını konuşmaktadırlar der.

Onlar hayal güçleri ile fikirler üretirken bir anda Mert gelir. Sürprizini bozdukları için onlara kızar. Hayri gizemi çözmek üzere olduklarını söyleyince Mert ne gizemi, gizem falan yok der. sadece sizin için sürpriz maket yaptım der. Amcasının yanında marangozluğu iyice öğrenen Mert Basri amca ve Yumak'ın da tahtadan maketlerini maket evin terasına yerleştirir. Bu maket bittikten sonra hep birlikte bütün mahallenin maketini yapacağız deyince çocukların hepsi sevinirler.

Rafadan Tayfa 29. Bölüm Hikayesi (Esnaf Dediğin)

Rafadan Tayfa Esnaf Dediğin
Resim yazısı Rafadan Tayfa Esnaf Dediğin
Mahallenin yaramaz çocukları Rafadan Tayfa Hayri hariç gazoz kapağı oyunu oynamaktadır. Akın bütün kapakları kazandığından Mert ve Kamil'in elinde tekrar oynayacak kapakları kalmaz. Onlar aralarında oynaya dursunlar Hayri mahallenin diğer ucundan feryat figan ağlayarak koşmaktadır. Onun o halini gören arkadaşları ne olduğunu çok merak ederler. Arkadaşlarını sakinleştirip neler olduğunu anlatmasını isterler. Hayri kendi baklavacı dükkanlarındaki üç tepsi baklavayı gösteri yapmaya çalışırken yere döktüğünü, babasının zararı telafi edene kadar dükkana gelmemesini söylediğini üzgün bir şekilde anlatır. Rafadan çocukları Hayri'ye üzülmemesini bu işin üstesinden birlikte gelebileceklerini söylerler. Arkadaşlarının desteğini üzerinde hisseden Hayri'nin keyfi tekrar  yerine gelir.

Artık sırada zararı nasıl telafi edeceklerini düşünmek kalmıştır. Kamil bir gösteri hazırlayıp mahallede sergilemeyi teklif eder. Bu şekilde toplanan paralarla zarar telafi edilebilecektir. Fakat çocuklar sınav zamanı olduğu için bu fikri uygun bulmazlar. Onlar aralarında fikir alışverişi yaparken Hale yanlarına gelir. Hayri nereye gittiğini sorunca Hale, babasının dükkanda yardım etmesi için çağırdığını söyler. Hayri kendi yerine kız kardeşinin dükkana çağrıldığını duyunca biraz üzülür. Daha sonra tekrar düşünmeye başlarlar. Akın'ın aklına bir fikir gelmiştir. Hayrilerin dükkanında yapılan baklavaların bir kısmını Kamillerin bakkal dükkanında satıp parayı denkleştirmeyi teklif eder. Bu fikir herkesin hoşuna gider.

Hemen işe koyulup hazırlık yapmaya başlarlar. Kamil baklavaların satılacağı tezgahı bir güzel temizler. Hayri gidip Hale ile konuşur. Hale satmaları için baklava hazırlamayı kabul eder. Mert Hayri'ye artık gerisi sana kalmış, bakalım esnaf dediğin nasıl olacak görelim der. Daha sonra Hayri'yi satış için hazırlarlar. Üstüne başına çeki düzen verip Kamil'in babasının şapkasını kafasına takarlar. Artık Hayri tam bir esnaf olmuştur.

Gidip Hale'den hazırladığı baklavaları alıp dükkana getirirler. Siparişleri beklemeye başlarlar. Her telefon çalmasında Hayri heyecanlanır fakat siparişler hep bakkal malzemeleri nedir? Bu iş böyle olmayacak diyen Hayri Kamil'in siparişlerinin yanına bir kutu baklava ekleyip insanları oraya yönlendirmeye çalışır. Bu konuda başarılı olmuştur. Artık baklavalar içinde sipariş gelmeye başlar. Kısa sürede üç tepsi baklava biter fakat kazandıkları para zararı telafi etmeye yetmez. Kamil yarın devam edelim der ama Hayri başladığı işi bitirmek niyetindedir. Hale'den biraz daha baklava alıp satmak ister. Hale baklavaları gönderir fakat gelen giden olmaz. tam bu sırada Hale yanlarına gelir. Hayri ona baklava satmak ister ama Hale ekmek almaya gelmiştir. Hale gönderdiği baklavaları satabilecek mi merak etmektedir. Hayri ben tam bir esnafım tabi ki satarım der. Dört tepsi baklava ellerinde kalmıştır. Kara kara düşünürken Akın'ın aklına yine bir fikir gelir. İnsanlar burada baklava olduğunu nereden bilecek biraz tanıtım yapmalıyız der. Bunun üzerine Akın ve Mert kartonlara yazdıkları ilanlarla sokaklarda dolaşıp tanıtımını yaparlar. Telefon yeniden çalmaya ve sipariş almaya başlarlar.

Ertesi gün çocuklar yine sokakta gazoz kapağı oynarken Hayri elinde bir tepsi baklava ile gelir. Babasının kendisini affettiğini bu baklavayı da teşekkür için kendilere getirdiğini söyler. Arkadaşları bu duyduklarına çok memnun olurlar.

Rafadan Tayfa 28. Bölüm Hikayesi (Gurbetten Misafir)

Rafadan Tayfa Gurbetten Misafir
Rafadan Tayfa Gurbetten Misafir
Rafadan Tayfa her zamanki gibi mahallede top oynamaktadır. Hayri ve Kamil oyunu yine rekabete çevirip didişmeye başlarlar. Bu sırada sokağın başında Hale ve Sevim Basri amcayla konuşarak gelmektedir. Basri amca bugün çok neşelidir. Keyifle çocuklara el sallar. Çocuklar onun bu haline çok şaşırırlar. Basri amca evine doğru giderken Hale ve Sevim' de Rafadan çocukların yanına gelirler. Hayri Basri amcanın neden bu kadar keyifli olduğunu sorar. Sevim memleketten eski bir arkadaşının ziyarete geleceğini söyler. Hale Basri amcanın arkadaşının çok yetenekli, dürüst, tatlı dilli biri olduğunu bu huyu sayesinde kendini herkese sevdirdiğini söyler. Sporda  yetenekli olduğu için sıra sıra kupaları ve bir sürü madalyaları olduğunu anlatırlar. Rafadan Tayfa çocukları anlatılanlardan bu misafiri hem merak edip hem de kıskanmaya başlarlar. Hayri eğer çok isterse sahada karşımıza çıksın diye kıskandığını dile getirir. Sevim onun sokak futbolu değil, profesyonel sporcu olduğunu söyler. Çocuklar kızların anlattıklarından onun kendi yaşlarında birisi olduğunu zannederler. Hale ve Sevim bunu hiç bozuntuya vermeden o zaman yarın tanışırsınız deyip giderler.

Hayri, Kamil ve Mert kendi aralarında kalınca çocuk misafir hakkında konuşmaya başlarlar. Mert onu biraz kıskandıklarını söylese de Hayri bunu kabul etmez. Bu sırada Akın koşarak yanlarına gelip Basri amcayı sorar. Mert onu neden aradığını sorunca Akın elindeki resmi gösterip, Basri amca bunu çoğaltmamı istedi onu vereceğim diye cevap verir. Akın'ın elindeki siyah beyaz resmi gören çocuklar yeniden kıskanmaya başlarlar. Çünkü resimdeki çocuğun elinde bir cirit ve kupa vardır. Akın neden böyle davrandıklarını merak eder. Mert Sevim ve Hale sayesinde çocuğa meydan okuduklarını söyler. Akın bu misafirin cirit, uzun atlama ve teniste de madalyaları olduğunu söyleyince Mert Hayri'ye meydan okuduğu için kızar. Biz bu spor dallarından ne anlarız yarın rezil olacağız der. Hayri yarına kadar çalışırsak belki başarılı olabiliriz der. Daha sonra üç arkadaş antrenman yapmaya başlarlar. Isınma hareketlerini tamamladıkları sırada Akın yanlarına gelip çalışması için Kamil'e tenis topu ve raket verir. Mert'e de süpürgeden bir cirit getirmiştir. Bu sırada hala Mert boşboğazlık yapıp meydan okuduğu için Hayri'ye kızmaya devam etmektedir.

Hayri uzun atlama için çalışmaya başlar. İlk atlamasında hüsrana uğrar. Çünkü bir buçuk metre bile atlayamamıştır. Tenis oynamaya çalışan Kamil bir türlü beceremez. Raketi hep boşa sallar bir türlü topa vuramaz. Mert ise süpürge sapı ile cirit atmaya çalışır fakat bir türlü uzağa atamaz. Sopa her seferinde dibine düşer. Bütün gün inatla çalışmaya devam ederler. Onların bu halini gören Hale ve Sevim gerçeği söylemek isterler fakat çocuklar onları dinlemezler bile.

Ertesi gün çocuklar mahallede bir araya gelip Basri amcanın misafirini beklemeye başlarlar. Nihayet misafir Basri amca, Hale ve Sevim ile birlikte gelir. Çocuklar gelen kişinin Basri amca yaşlarında biri olduğunu görünce şaşırırlar. Basri amca onu çocuklarla tanıştırır. Çocuklar misafirin kendi yaşlarında bir çocuk olmadığını görünce çok sevinirler. Hemen koşup misafirin elini öperler. Sevim Misafir Remzi amcaya sizin sporu ne kadar sevdiğinizden bahsettik o da her gün sizi çalıştıracağına söz verdi der. Remzi amca antrenman için sabah yedi de burada hazır olun değince çocuklar bir anda par tutuş olurlar. Hale onlara bir daha tam dinlemeden bir işe koyulmayın diye tavsiyede bulunur.